Otizm

Otizm Nedir?

Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB) başlığı altında yer alan dört gelişim probleminden bir tanesidir. Hayat boyu sürmesi problemin ciddiyetini ortaya koyan en önemli faktördür. Bu problem kişinin sosyal hayatını, iletişim becerilerini ve davranışlarını etkilemektedir.

Otizmin Nedenleri Nelerdir?

İlk tanımlandığı yıllarda otizmin psikolojik nedenlerden kaynaklandığı, otizme anne-bebek ilişkisindeki bağın kurulamamasının ya da başka bir deyişle “soğuk anneliğin” neden olduğu düşünülmüştü. Ancak otizmin nedenleri konusunda günümüze kadar yapılan birçok araştırma bunun doğru olmadığını kesin olarak kanıtlamıştır.

Otizmin nedenleri konusundaki araştırma ve çalışmalar hala devam etmektedir. Ancak henüz kesin nedeni ya da nedenleri bulunamamasına karşın, otizmin genetik temelleri olduğu görüşü ağırlık kazanmakta ve dünyada yapılan bilimsel araştırmalar bu konuda yoğunlaşmaktadır.

Otizmi olan bir çok kişide serotonin maddesi fazlalığına ve bağışıklık sistemi bozukluğuna rastlanmaktadır. Ayrıca aşılar, alerjiler, mantar enfeksiyonları, travma ile otizm arasındaki ilişkiler de araştırılmaktadır. Otizmin nedenleri ile ilgili öne sürülen bütün görüşler tek başına bu problemi açıklamada yetersiz kalmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, özellikle şu noktalar üzerinde durmaktadır :

Bebeklerde Otizmin Nedenleri

a- Bebeklerde Otizmin Genetik Nedenleri : Birden fazla genin, bazı çevresel faktörlerin bir araya gelmesi ile otizmin ortaya çıkmasında etkili olabileceği düşünülmektedir. Bu çevresel faktörler arasında kan biyokimyası, kullanılan ilaçlar sayılabilir. Genlerdeki yapısal bozukluk kuşaklar öncesinden geliyor olabileceği gibi gebelik sırasında kullanılan ilaçlar, virüsler ve radyasyon gibi etkenlerle de genlerin işleyişi bozulabilir. Ancak bu gen ya da genlerin hangileri olduğu konusunda yapılan araştırmalar devam etmektedir.

b- Bebeklerde Otizmin Yapısal Nedenleri : Bazı araştırmalar, beynin bazı bölgelerindeki yapısal farklılıkların otizme neden olabileceğine işaret etmektedir. Otistik bireylerin beyinleri incelendiğinde, beynin ön ve yan bölgelerindeki kan akımında farklılıklar belirlenmiştir. Beyinin yan bölgeleri; konuşulan dili anlamaktan, planlama yapmaktan, sosyal davranışların koordinasyonundan, kontrolünden ve motivasyonundan sorumludur. Aynı zamanda otistik çocuklarla yapılan çalışmalar beyinin, beyincik, beyin sapı ve ön bölgelerinde de anormallikler olduğunu ortaya koymuştur. Beyincik, hareketlerimizin koordinasyonunu sağlayan ve sosyal etkileşimde görevleri olan bir bölgedir. Beyin sapı ise, gelen uyarıların posta kutusu gibi toplandığı bölgedir. Bu bölgelerdeki yapısal bozuklukların varlığı, otistik çocuklarda görülen davranış ve uyum zorluklarını anlamamızı kolaylaştırmaktadır.

c- Doğum Öncesi-Doğum Sırası-Doğum Sonrası Dönemleri Etkileyen Dış Etkenler : Araştırmalar, bu safhalarda beyin gelişimini etkileyen birden fazla durumun otizme neden olabileceğini kanıtlamıştır. Özellikle anne karnında geçirilen kızamıkçık hastalığı ağır otizme yol açabilmektedir. Doğum sırasındaki travmalar ve buna bağlı bebeğin oksijen eksikliği aşaması, çevresel toksinler, tüberoz skleroz, fenil ketonüri sendromu gibi metabolik hastalıklar da otizme neden olabilir.

otizm

Otizmin Belirtileri

Otizmin genel olarak belirtileri şunlardır:
  • Göz temasının azalmaya başlaması.
  • Tekrarlayıcı ve basmakalıp davranışlarda bulunması. (el çırpma, parmak şıklatma)
  • Etrafa karşı ilgisiz olma.
  • Nesneleri sallama, döndürme.
  • Konuşmada bozukluk.

Otizmli Bebeklerin Özellikleri

Otizmin şiddeti ve seviyesi bireysel farklılıklar göstermekle beraber, problem genel olarak şu karakteristik özellikleri gösterir:

1. Dil gelişiminde ciddi gecikmeler:
Otistik çocukların büyük bir kısmı konuşmayı geç de olsa öğrenir. Ancak yaklaşık %28’i hiç kelime kullanmadan kalabilir. Otistik çocukların konuşmalarında farklı konuşma biçimlerine, sözcüklerin anlamları dışında kullanımlarına ve tekdüze bir ses tonuna rastlanır. Sıkça yaptıkları tekrarlamalar ve kullandıkları kalıp cümleler konuşmalarının en belirgin öğeleridir.

2. Sosyal ilişkileri anlamakta ve kurmakta güçlük çekme:
Otistik çocuklar diğer insanlarla göz kontağı kurmaktan kaçınırlar, tek başına yaptıkları etkinlikleri tercih ederler, dış dünyaya kendilerini kapatırlar ve yaşıtlarıyla dahi sosyal ilişki kurmazlar, kendi duygularını paylaşmazlar ve çevrelerindeki bir çok olaya karşı tepkisiz kalırlar. Bu özelliklerin hepsi ya da birkaçı birleşince de otistik çocuklar karşımıza ileri derecede sosyal ilişki problemine sahip bireyler olarak çıkıyor.

3. Duyusal uyaranlara garip tepkiler:
Otistik çocuklar çoğu zaman çevrelerindeki olaylara ve seslere karşı duyarsız olmalarına rağmen, bazen bazı duyusal uyaranlara karşı aşırı tepki verebiliyorlar. Örneğin arabanın korna sesi ya da bir köpeğin havlaması onların aşırı derecede irkilmelerine sebep olabilirken, çok sıcak ya da çok soğuk bir yere dokunmaları herhangi bir tepki vermelerine dahi yol açmayabilir.

4. Zihinsel işlevsellikte belirgin olmayan özellikler:
Otistik çocukların çeşitli yetenekleri arasında ciddi farklar gözlenebilir. Örneğin çocuk kendi kronolojik yaşının çok üstünde bir resim yeteneğine sahipken kronolojik yaşının çok altında bir sosyal iletişim yeteneğine sahip olabiliyor. Bu nedenle zihinsel gelişimlerine bağlı belirli kriterlerden bahsetmemiz mümkün değil. Otistik çocukların bir çoğunda zeka geriliği gözlemlenir, otistik çocukların yalnızca %10-15’i normal veya normal üstü bir zekaya sahiptir.

otizmli-cocuk
5. Kısıtlı sayıda etkinliğe ilgi duyma:
Bazı otistik çocuklar tekrar eden hareketlere karşı aşırı bağlılık gösterebilirler. Belirli bir hareketi sürekli tekrar etmekten hem çok hoşlanırlar hem de hiç bıkmazlar. Gün boyu herhangi bir müdehale ile karşılaşmazlarsa bu hareketleri tekrarlamaya devam ederler. Yine bu çocuklar farklı konulara merak geliştirmek yerine bazı oyunlara saplanıp sürekli bu oyunu oynayabilirler. Otistik çocukların anne ve babaların belirttiği görüşlere göre bu oyunlar genelde çocukların kendi kendine buldukları oyunlar oluyor ve yetişkinlere pek anlamlı gelmiyor.

6. Günlük hayatındaki rutinin bozulmasına karşı aşırı tepki:
Otistik çocuklar günlük yaşamlarında var olan rutinlere aşırı bağımlıdırlar. Bu rutinlerin bozulması ya da aksaması gibi durumlarda büyük tepkiler verebilirler, ayrıca çok huzursuz ve sinirli olurlar.

Otizmde Tedavi Yöntemleri

Otizmde var olan çeşitli tedavi yöntemlerini ve bu yöntemlerin alt başlıklarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Otizmde Biyokimyasal Tedavi 

a.İlaç tedavisi: Otizmin tedavisinde belirgin ilaçlar yoktur, bu tedavi esnasında kullanılan ilaçlar otizmin bazI semptomlarının etkisini azaltmak için kullanılır, örneğin bu çocuklar aşırı hareketli ve saldırgan olabiliyor. İlaç tedavisi bu gibi davranışların şiddetini azaltmaya yardımcı olacak etkiye sahiptir.

b.Vitamin tedavisi: 1960 yılında Dr. Bernard Rimland tarafından yapılan bir araştırmayla vitamin tedavisinin vücut metabolizmasını normal hale getirmek ve davranış problemlerini azaltmak için etkili olduğu anlaşılmış. Bunun sonucunda da otistik çocuklar için vitamin tedavileri başlamış, bu tedavilerde yüksek dozda B6 vitamini ve Magnezyum birlikte kullanılmaktadır.

c.Diyet uygulamaları: Gluten ve kazain maddelerini içeren besinlere karşı yapılan diyet uygulamaları bu bölüme ait en önemli tedavi şeklidir. Gluten maddesi tahıl ürünlerinde, kazain maddesi ise süt ürünlerinde karşımıza çıkan besin değerleridir. Bu iki besin değerinin ortak yönü insanlar için protein kaynağı olmaları, ancak otistik çocuklarda enzim eksikliği nedeniyle proteinler parçalanamıyorlar ve çocukların bünyesinde çeşitli problemlere yol açıyor. Tedavi bu maddelerin alınmasını engelleyerek oluşabilecek problemlerin önünü kesiyor.

Otizmde Duyusal ve Algısal Tedaviler

a.Duyu entegrasyonu tedavisi: Otistik çocuklar dış dünyadan aldıkları çeşitli duyuları ayırt edememe problemi ile karşı karşıyadırlar. Bu tedavi onlara duyusal ayrım yapmayı öğretmeyi hedefler.

b.İşitsel entegrasyon tedavisi: Otistik çocuklarda görülen sese aşırı duyarlılık probleminin bir işitme bozukluğundan kaynaklandığına inanılmakta, bu nedenle işitme tedavileri ile bu problemin şiddeti azaltılmaya çalışılmaktadır.

Otizmde Psikolojik Tedavi 

Psikoterapi: Özellikle Dr. Kanner’in üzerinde durduğu bir yöntemdir, çünkü Dr Kanner’e göre hastalığın temel sebeplerinden biri bireyin sahip olduğu psikolojik geçmişti. Ancak sonraki yıllarda yapılan araştırmalar Kanner’in haklı olmadığını ortaya çıkarsa da psikoterapi halen otizmin tedavisinde kullanılan bir yöntemdir.

En iyi tedavi sevgi!

Otizmli çocuk etrafına karşı ilgisiz olduğu için birçok insan onların anlamadığını ve duymadığını sanıyor. Fakat onlar sizi çok iyi duyuyor ve anlıyor. Onlara sevgiyle yaklaşmak ve kızmamak onların gelişimine katkıda bulunuyor. Bu mücadelede onlara yanında olduğunu hissettirerek en güzel katkıyı sağlayabilirsiniz.

otizm-farkindalik-gunu

Tüm bunların dışında en önemlisi, onları olduğu gibi kabul etmek ve destek olmak. Unutmayın, onlar yalnızca farklı ve hayat farklılıklar ile güzel….

Post navigation

Bir yanıt yazın