Üstün Zekalı Çocuklarla Yaşamak

Üstün Zekalı Çocuklarla Yaşamak

Üstün zeka ile ilgili merak ettiklerinizi TÜZDER Başkanı Tunahan Coşkun açıklıyor.

Aileler çocuğunun üstün zekâlı olduğunu nasıl anlayabilir?

Ailelere göre çocukları genellikle zekidir. Çocuklarını akraba ya da komşu çocuklarıyla kıyaslarlar ve zamane çocuklarının çok akıllı, çok zeki veya üstün zekâlı olduklarından bahsederler. Ancak üstün zekâlı çocukların nüfus içerisindeki oranı yüzde 2 civarındadır. Yani rastgele 100 çocuk alırsak bunların arasında en iyi 2 çocuğa üstün zekâlı tanımı koyabiliriz. Dahi seviyesindeki çocuklarsa, 1000 içerisinden 1 çocuktur. Üstün zekâlı veya dâhinin tanılanması; aile görüşmesi, öğretmeniyle yapılan görüşmeler, çocuğun gözlemlenmesi ve en nihayetinde zekâ testleriyle konulabilir. Zekâ testleri de 2 yaşından başlamakla beraber daha çok 4- 5 yaşlarında yapılarak böyle bir tanı konulabilir. Bizim tavsiyemiz okula başlamadan önce bütün çocuklara, zekâ ve yetenek testlerinin yapılması ki tanılamaları olabilsin.
Bebeklikten itibaren belirtiler ortaya çıkmaya başlar, ama altını çizerek söylüyorum bunlar belirtidir. Tanı az önce bahsettiğim kriterlere göre konulabilir. Üstün zekâlı çocuklar, genellikle bünyeleri hassas bireylerdir. Duygusal yapıya sahiptirler, yani battaniyelerinin rahatsız edici olmaması veya altını doldurduğu zaman, tuvalet ihtiyacını yaptığında hemen onun değiştirilmesi gerekir. Çünkü sinir uçları çok daha gelişmiştir. Nöronları ve snaptik bağları fazla gelişmiş olduğu için, vücudundaki diğer sinirsel bağlara etki eder. Hassas bir bünyeye sahiptirler. İdeal bir ortam oluşturmanız gerekir. Hatta hep bahsedilir bu elbiselerin arkasındaki pullardan, yaka kartlarından rahatsız olurlar. Bunlar belirtidir tabi, aynı zamanda bu belirtileri taşıyan her çocuk üstündür ya da her üstün çocuk bu belirtileri kesin taşır diyemeyiz. Erken konuşmaya başlaması, erken yürümesi, akranlarına nazaran daha nitelikli olması. ‘Büyümüş de küçülmüş’ tabiri biraz bu çocuklara uyar.
Şöyle bir misal vereyim, biz burada daha küçük yaşta çocuklarla konuşurken, bir beyefendi ya da hanımefendi gibi konuşanlara şahit oluyoruz. Mesela bir hediye veriyoruz, 3-4 yaşındaki çocuk “Niçin zahmet ettiniz?”, “Ne gerek vardı?” gibi cevaplar verebiliyor. Daha olgun bir görüntü sergilerler. Kelime hazneleri yaşıtlarından çok daha ileri olabilir. Yani bu yaşta, bu kavramı bilmemesi gerekir dediğiniz çocuk, o kavramlardan bahsediyor olabilir. Sosyal hadiselere duyarlıdır. Bir yerdeki heyelan, sel, depreme ilgi duyabilir ve bunun için ben ne yapabilirim sorusunu ev ortamında paylaşır.
Yetişkinlerin tutarsızlığı, onların çok daha fazla gözüne çarpar. Bir avukat gibidir; annenin, babanın ya da öğretmenin hatırlamak istemediklerini gözüne soka soka hatırlatır. “Sen böyle demiştin, ama böyle yapıyorsun.” şeklinde. Bunlar belirtilerden bazılarıdır. Daha 6-8 aylıkken konuşmaya başlayan çocuklarımız olabiliyor. Yine 1,5-2 yaşında okumaya geçen çocuklar olabiliyor. Bunun gibi çok ciddi bir bulgu varsa erken yaşta bir zekâ yetenek testi yaptırmalarını tavsiye ederiz ama bunun dışında 3,5-4 yaşında böyle bir test uygundur.
TÜZDER olarak üstün zekâlı öğrencilerin tespiti ve gelişimi ile normal öğrencilerin gelişim düzeyleri hakkında testler gerçekleştiriyoruz. Testler, uzman psikologlarımız tarafından profesyonel şekilde uygulanıyor. Çocukların başarısında zekânın yeri olduğu kadar; özgüven, kararlılık, ahlaki değerler, insan ilişkileri, motivasyon gibi sosyal, duygusal ve ruhsal gelişimin de önemli bir yeri bulunuyor. Bu nedenle biz, BBT (Bireyi Bütünüyle Tanıma) adını verdiğimiz bir program yürütüyoruz. Bu program, çocukların zekâ seviyelerini tespit etmenin yanı sıra onları tüm yönleriyle değerlendirerek zihinsel, fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal yönlerini tanımayı, bu sürece aileleri de dahil ederek konuyla ilgili farkındalıklarını artırmayı ve aileleri yapılması gerekenler konusunda bilinçlendirmeyi hedefliyor. Bu sayede her yönden taraması yapılan çocuğun gelişimsel süreci bütüncül bir şekilde değerlendirilebiliyor. Varsa herhangi bir sorun erkenden tespit ediliyor ve çözüme ulaşılabiliyor.

 Çocuğunuz üstün zekâlı ise neler yapmalısınız?

Üstün zekâlı çocukların eğitiminde özellikle farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş eğitim programları etkili sonuçlar vermektedir. Fakat bu da eğitim kurumlarının yapması gereken çalışmalardır. Eğer çocuğun üstün özellikleri olduğu biliniyorsa; gidilen okulda bu konuda yönetici, rehber öğretmen ve uzmanla görüşerek ortak bir anlayışın oluşması sağlanabilir. Kurumsal eğitimin dışında ev ortamında da yapılması gerekenlerden söz etmek gerekir.
Üstün zekâlı çocuğu olan ailelerin yapması gerekenlerden bazıları şunlardır:
  • Sağlıklı, güçlü ve zengin bir iletişim diliyle konuşmak.
  • Mümkün olduğunca akran zenginliği imkânı vermek, yani kendisi gibi farklı gelişim özellikleri taşıyan başka akranlarıyla eğitim ve sosyal ortamlarında bir arada bulunmalarını sağlamak. Özellikle çocukları üstünlere yönelik eğitim veren bir okulda değilse.
  • Resim, müzik, spor gibi alanlarda çocuğun özel ilgi alanlarını saptayarak, çeşitli deneyimler kazanmalarını sağlamak.
  • Çocuğun ilgi alanına giren çeşitli konularda birlikte düşünce alışverişi yapmak ve araştırmak.
  • Zihninde geliştirdiği projelerle ilgili çalışma imkânı sunmak.
  • Mantık bulmacaları, strateji ve akıl oyunları gibi ilgi çekici zihinsel aktiviteler yapmasını sağlamak.
  • Günlük olaylar hakkında paylaşımlarda bulunmak.
  • Dikkat oyunları, bellek oyunları, eşleştirme vb. gibi oyunlar oynamak.

Üstün zekâlı bir çocukta nelere dikkat edilmeli?

Toplumda, üstün zekâlı çocuklar ‘sorunlu çocuk’ olarak algılanabilmekte. Çoğu literatürde zekâyı, ‘çevreye uyum sağlama yeteneği’, ‘problem çözme yeteneği’ diye tanımlayıp bu çocukların uyumsuz ve sorunlu olduğunu düşünmek kendi içinde bir hayli çelişkili görünmektedir. Burada kritik nokta şu; elbette ki üstün zekâlı çocukların da davranış sorunları olabilir. Fakat bu durum, onların genelde sorunlu olduğu şeklinde değerlendirilemez. Üstün özellikleri olan çocuklardaki en büyük risk, kendi üstünlüklerini öğrendiklerinde benlik algılarının bundan olumsuz etkilenmesidir. ‘Ben üstünüm’ algısı yerleştiğinde, diğer çocukları doğrudan ya da dolaylı olarak beğenmeme, aşağılama herhangi bir mesaj vermeleri doğru değildir. Çocuklara yaklaşımda eğer çocuk bu özel durumunun farkında değilse gündeme getirmemek eğer farkındaysa da “Evet, sen kolay algılıyorsun aynı arkadaşın Ayşe’nin güzel resim yaptığı, arkadaşın Mehmet’in de çok güzel basket oynadığı ya da şiir yazdığı gibi…” ifadeleriyle çocuğun becerisini kabul edici ama başka insanlardan ayrımlaştırmayıcı mesajlar vermek gerekir.

Üstün zekâlı çocuklara nasıl davranılmalı?

Üstün zekâlı çocuklar; sevgiye, güvene ve başkaları tarafından anlaşılmaya, yeteneklerinin ve üstün zekâsının farkına varılmasına, sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir arkadaş grubuna, potansiyellerinin ortaya çıkacağı ve kendilerini gösterebilecekleri akademik ortamlara, tıpkı yaşıtları gibi kendisinin de bir çocuk olduğunun bilinmesine, kendilerini en iyi şekilde anlayan, destekleyen öğretmenlere ve ebeveynlere, kendi kararlarını almalarına fırsat tanınmasına, hobilerine ve çok yönlü ilgilerine uygun zenginleştirilmiş ortamlara, teşvik ve takdir edilmeye ihtiyaç duyarlar. Eğer aile, çocuğun mevcut kapasitesinin açığa çıkarılması ve yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde bilinçli bir tutum içinde olursa hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemli bir kayıp olmayacaktır.

Üstün zekâlı çocukların geleceği nasıl planlanır?

Üstün zekâlı çocuklara verilecek olan farklılaştırılmış eğitim, bu çocukların gelişimini ve bireysel başarısını en üst düzeye çıkarmayı hedefler. Üstün yetenekliler kapasitelerine uygun eğitim almalıdırlar. Bu olmadığı takdirde hem bu yeteneklerinin körelmesine hem de psikolojik olarak sıkıntıya düşmelerine neden olabilir. Birçok üstün zekâlı çocuk, hiç ders çalışmadan normal bir sınıfta okutulan konuları rahatça anlayabilir. Bunun için ders çalışma alışkanlığı edinemezler. Bu da ilerideki akademik başarılarını olumsuz etkiler. Bu çocuklar fark edilmedikleri ya da yeterince destek görmedikleri zaman olumsuz davranışlarıyla dikkat çekmeye çalışırlar. Üstün yetenekli çocuk tespit edildiği takdirde öğretmeni daha zengin bir öğretim imkânı sunmalıdır.
TÜZDER olarak biz, öğrencileri uzman eğitmenlerle buluşturan bir eğitim yuvası olarak faaliyet gösteriyoruz. Üstün zekâlı çocuklara eğitim vermek üzere geliştirdiğimiz ve en önemli projelerimiz arasında yer alan Dahi Park projesi, geniş kapsamı ve içeriğiyle Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor. Dahi Park; okul öncesi, ilkokul ve ortaokul düzeyindeki öğrencilere eğitim veriyor. Eğitimler, üstün zekâlı çocukların gelişimlerini sağlamak üzere, özel olarak hazırlanan atölyelerde, uzman eğitimciler tarafından gerçekleştiriliyor. Çocukları işlenen derse motive edecek şekilde tasarlanarak dekore edilen atölyelerde, üstün zekâlı çocukların yalnızca zihinsel değil fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal alanlarda geliştirilmesi de hedefleniyor. Teknolojinin tüm olanakları çocukların eğitiminde kullanılırken eğitimde de tamamen bilimsel metotlar uygulanıyor. Böylece kültür, bilim ve sanat alanında olağanüstü bir eğitim alan üstün zekâlı çocuklar, kendilerini keşfedebilme ayrıcalığını yaşıyor. Ayrıca bu sistemde çocuklar, gerçekleştirdikleri uygulamalarla eğitim sürecinde tamamen aktif oldukları için teorik bilgilerin ötesine geçerek yaratıcılıklarını ortaya koyuyor. Evlerde de doğru yöntemlerle geliştirilebilmeleri için eğitim aldıkları süre boyunca çocukların ailelerine de periyodik olarak ücretsiz eğitim sağlıyoruz. Atölyelerin sonunda öğrencilere “Katılım Sertifikası” veriyoruz.

Ebeveynlere düşen görevler nelerdir?

Hayal kurmak bu çocuklar için çok önemlidir. Mimar Sinan’ı Mimar Sinan yapan, ünlü hatipleri hatip yapan, hayal güçlerinin ve düşünce yapılarının çok zengin olmasıdır. Biz çocuklardan hayal kurmalarını isterken, bazen anne babalar hataya düşüp gerçekçi olmalarını istiyorlar. Rasyonel olmalarını, realist olmalarını, ayaklarının yere basmasını istiyorlar. “Eski köye yeni âdet getirme!”, “Hayal kurma!”, “Bulutların üstünde uçma!”, “İcat çıkarma!” diyorlar. Öncelikle bu kalıplardan kurtulmamız lazım.
Çocukların sorularına da hazır cevap vermektense, mümkün olduğunca sorularının cevaplarını kendilerinin bulmasını sağlamalılar. Yani biri bize topu attıysa, topu tutmak zorunda değiliz. Biz bunu pas edelim. Mesela çocuk bir soru sorduysa, “Sen olsaydın ne yapardın, bir düşün bakalım belki bulursun.” gibi ipuçlarıyla yönlendirerek sorduğu soruyu kendisinin cevaplamasını sağlayabilirsek, ona beyin jimnastiği yaptırmış oluruz. ‘Armut piş, ağzıma düş!’, mantığıyla büyütülen, bir dediği iki edilmeyen, her istediği önüne sunulan çocukların hem maddi gelişimleri hem zekâ gelişimleri kısır kalacaktır.
Biz, evlerde de doğru yöntemlerle geliştirilebilmeleri için üstün zekâlı öğrencilerimizin ailelerine de “Evde TÜZDER Atölyesi” vb. ebeveyn eğitim programları uyguluyoruz. Dahi Park’ta eğitim aldıkları süre boyunca bir takım eğitimleri de periyodik olarak ücretsiz bir şekilde sağlıyoruz.
Bebeklerde 3-4 yaş ile ilgili içerikler için tıklayın! https://www.bebek.com/3-4-yas/