32 – Bebek.com https://www.bebek.com Hamilelik, Bebek, Çocuk ve Anne Sağlığı Fri, 22 Nov 2024 13:13:40 +0000 tr hourly 1 https://www.bebek.com/wp-content/uploads/2022/12/cropped-cropped-bebek-favicon-192x192-1-32x32.png 32 – Bebek.com https://www.bebek.com 32 32 Kolin Nedir? Faydaları Nelerdir? Nelerde Bulunur? https://www.bebek.com/kolin-nedir-faydalari-nelerdir-nelerde-bulunur/ https://www.bebek.com/kolin-nedir-faydalari-nelerdir-nelerde-bulunur/#respond Fri, 22 Nov 2024 13:10:27 +0000 https://www.bebek.com/?p=38244 Herkese merhabalar

Vücudumuzu tıkır tıkır işleyen bir mekanizmaya benzetirsek bir bakıma yalan söylemiş olmayız. Bu mekanizma içerisindeki süreçlerin gerçekleşmesinde görev alan vitamin, mineral, enzim, madde gibi yardımcı elemanlar bulunuyor.

Bugün belki de çok sık duymadığınız ama vücut için önemi büyük olan kolinden bahsedeceğiz. Gelin, “Kolin Nedir?”, “Vücuttaki İşlevleri Nelerdir?”, “Gebelik ve Emzirme Döneminde Kolin Alımı Neden Önemlidir?” sorularının cevaplarını öğrenelim.

Kolin Nedir?

Çoğu kaynakta genelde “besin” ya da “besin maddesi” olarak adlandırılan kolin vücudun temel diyebileceğimiz birçok fonksiyonunun gerçekleştirilmesinde önemli rol oynar. Vücut için alınmasının gerekli olduğu elzem (esansiyel) besin ögeleri arasında yer alır.

Keşfi oldukça yeni olan kolin 1998 yılında “besin maddesi” olarak tanımlanmış ve literatürde yerini almıştır.

Kolinin bir kısmı karaciğerde kendiliğinden üretilir. Fakat bu kolin miktarı, vücudun gereksinimini karşılamakta yetersiz kalır. Bu sebeple beslenme yoluyla dışarıdan alınması gerekir.

Herhangi bir vitamin ya da mineral olarak sınıflandırılmadığı halde gereksinimi kişiden kişiye göre değişir.

Kolinin Önemi Nedir? Vücuttaki İşlevleri Nelerdir?

  • Kolin özellikle sinir sisteminde sinir hücreleri arasındaki mesaj iletimini sağlayan “asetilkolin” maddesinin yapısında karşımıza çıkar. Asetilkolin vücutta kas kasılması, salgı bezlerinin kontrolü, kalp atışının düzenlenmesinde görev alır.
  • Yağ hücrelerinin dolaşımında rol oynar. Karaciğerdeki kolesterolün metabolize ederek karaciğer yağlanmasını önler. Genel anlamda karaciğer sağlığının iyileştirilmesinin önemli destekçilerindendir.
  • Kalp ve damar sağlığını iyileştirir, yüksek kan basıncını önler.
  • DNA sentezinde ve hücre yenilenmesinde görev alır.

Gebelik Döneminde Kolin Alımı Neden Önemlidir?

Kolin alımı, gebelik döneminde fetüsün zihinsel gelişiminin sağlıklı şartlar altında tamamlanabilmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Gebelik döneminde de anne adayının kolin ihtiyacının normalden çok daha fazla olduğu bilinmektedir.

Kolin İçeren Besinler Hafızayı Güçlendiriyor

Yapılan çalışmalara göre gebelik döneminde kolin gereksinimini karşılayan anne adaylarının bebeklerinin ileriki yaşlardaki zihinsel performanslarında ve hafızalarının güçlenmesinde önemli ölçüde fark meydana geldiği gözlemlenmiştir.

Emzirme Döneminde Kolin Alımı

Kolin ve Anne Sütü

Kolin doğrudan anne sütüne geçer ve bebeğin sağlıklı gelişimine direkt olarak fayda sağlar. Bu sebeple emziren annenin günlük beslenmesinde kolin bakımından zengin yiyeceklerin yer bulması hem sütünün kalitesinin artması bakımından hem de bebeğin zihinsel gelişimi bakımından gereklidir.

Anne Sütünün Kalitesini Artırmanın Yolları Nelerdir?

Öncelikle şunu belirtelim ki; hiçbir annenin sütü kalitesiz değildir. Her annenin sütü bebeğine göre şekillenir ve her annenin sütü kendi bebeği için en uygun ve en yararlı besindir.

Bazı besinler zengin besin içeriği ile anne sütünün kalitesini artırmakta etkilidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, yumurta, balık, yulaf, ceviz, yoğurt, badem gibi zengin içerikli besinleri günlük beslenmenize dahil edebilirsiniz.

Anne sütünün kalitesini artırmada kolinin etkisi büyüktür. Kolin içeriği yüksek besinler aynı zaman besin değeri bakımından kaliteli besinler olduğundan anne sütünün kalitesinin artırılmasına yardımcı olur.

Kolin içeriği yüksek yumurta, badem, balık, kinoa gibi besinler anne sütünün kalitesini artırmada doğrudan etkilidir.

Yüksek Oranda Kolin İçeren 6 Besin

  • Yumurta

Kolin içeriği bakımından en zengin besinlerin başında yumurta geliyor. 1 adet yumurta günlük kolin ihtiyacının ortalama %25’ini karşılıyor.

Aynı zamanda anne sütünden sonra en kaliteli protein olarak adlandırdığımız yumurta, sofranızdan eksik etmemeniz gereken besinlerden…

  • Balık

Gebelik ve emzirme döneminde beslenmede Omega 3 alımı çok önemli bir yere sahip. Hem Omega 3 hem de kolin bakımından zengin besinlerin başında da balık geliyor. Özellikle somon ve ton balığı kolin içeriği yüksek balıklar arasında yer alır.

Haftada en az iki kez taze balık tüketimine özen göstermenin yanı sıra hangi balığı tüketip hangi balığı tüketemeyeceğinizi de dikkat etmelisiniz. Özellikle de gebelik döneminde tüketiminin önerilmediği ağır metal içeriği yüksek bazı balık çeşitlerini öğrenmek için aşağıdaki bağlantıya tıklayarak makalemizi okuyabilirsiniz.

Hamilelikte Balık Tüketimi https://www.bebek.com/hamilelikte-balik-tuketimi-gebelikte-balik-yenir-mi/

  • Badem

Hem gebelik döneminde hem de emzirme döneminde tüketiminin oldukça fayda sağladığı bir yağlı tohum olan badem, kolin açısından zengin besinler arasında yer alır.

Ara öğünlerde tüketeceğiniz 5-6 adet çiğ badem, aynı zamanda günlük kalsiyum alımınıza katkıda bulunur.

  • Kinoa

Kinoa, protein içeriği en yüksek tahıldır. Tam protein olarak adlandırılır ve vücudun ihtiyaç duyduğu tüm amino asitleri içerir.

Kolin açısından zengin olan kinoa, hem hamileler hem de emziren anneler için mükemmel bir seçenektir. Dilerseniz haşlanmış şekilde, dilerseniz de haşlayıp salatalarınıza karıştırarak tüketebilirsiniz.

  • Bezelye

Bitkisel demir kaynakları arasında ilk sıralarda yer alan bezelye, çoğunlukla sofralarımızda yer verdiğimiz bir sebze!   Bezelye kolin bakımından zengin sebzeler arasında yer alıyor.

Aynı zamanda içerisindeki kumarestrol maddesi sayesinde hastalıklara karşı koruyu etki gösterir.

  • Kepekli Tahıllar

Buğday tanesi üç kısımdan oluşur; kepek, rüşeym ve nişasta kısmı. Buğdayın işlenmesi esnasında  kepek kısmının atılması sonucu besin değeri kaybı meydana gelmektedir. Kepekli tahıl ürünleri, kepek kısmı korunduğu için özellikle B grubu vitaminler ve lif bakımından oldukça zengin hale gelmektedir.

Tahıl grubu besinleri tüketirken tercihinizi kepekli olanlardan yana kullanırsanız hem kolin alımınıza destek olmuş hem de besin değerini artırarak içerisindeki vitamin ve minerallerden faydalanmış olursunuz.

Ceviz, soya fasulyesi, brokoli, havuç, mantar, mercimek, yer fıstığı kolin içeriği yüksek diğer besinler arasında yer alır.

Emzirme Döneminde Sağlıklı Atıştırmalıklar makalemize de göz atmayı unutmayın!

Emzirme Döneminde Sağlıklı Atıştırmalıklar – https://www.bebek.com/emzirme-donemine-yonelik-saglikli-atistirmaliklar/

Aklınıza takılanları yorum olarak bizlere iletebilirsiniz.

Sağlıklı günler.

Seray Tekin

ebebek’in Beslenme ve Diyet Uzmanı / Emzirme Danışmanı

Instagram: https://www.instagram.com/dytseraytekin/

]]>
https://www.bebek.com/kolin-nedir-faydalari-nelerdir-nelerde-bulunur/feed/ 0 https://www.youtube.com/embed/UlIKVUFkAmc?feature=oembed 32 - Bebek.com nonadult
İsim Analizi Testi Nasıl Yapılır? https://www.bebek.com/isim-analiz-testi/ https://www.bebek.com/isim-analiz-testi/#comments Thu, 03 Aug 2023 07:00:39 +0000 https://www.bebek.com/?p=35035 Bebek İsim Analizi

irçok ebeveyn yeni doğacak bebekleri için isim arayışına girdiklerinde, önlerine birçok seçenek çıkar. Böyle önemli bir konuda karar vermek oldukça zordur. Özellikle seçtikleri ismin çocuklarının karakterinin bir parçası, kişilikleri üzerinde etkisi olacağına ve içinde geçen harflerin, karakteristik anlamları olduğuna inanan ebeveynler için bu durum oldukça zor bir hal alabilir.

Eğer siz de bebeğiniz için ona en uygun ismi arıyorsanız isim analiz testi yapmalısınız. Aklınıza takılan “İsim analize ne, isim analiz testi nasıl yapılır, harflerin anlamları nelerdir, harflerin enerjileri nelerdir?” gibi soruların cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz. 

İsim Analizi Nedir?

İsim analiz testi, akrofonoloji denilen bilim tarafından geliştirilen, gezegenler ve harflerin birbirini etkilediğine ve seçilen ismin içinde geçen harflerinin kişi üzerinde etkisi olduğuna inanılan bir bilimsel çalışmadır. Kişilerin isimsel özellikleri olduğuna inanılır.

Akrofonolojiye göre; doğacak bebeğinize vereceğiniz isim, onun isminin taşıdığı harflere denk gelen gezegenlerle bağlantısı olacağı ve o gezegenlerin özelliklerini barındıracağı anlamına gelir. 

Harflerin bazı enerjilerin sembolleri olduğuna ve ismin sahibinin enerjisini belirlediğine inanılır. 

İsim Analiz Testi Nasıl Yapılır?

Bebek İsim Analiz Testi Nasıl Yapılır?

İsim analizi yaparken çocuğunuza koyacağınız kelimenin anlamının yanı sıra, içerisindeki harflerin de ayrı ayrı anlamları olduğunu, bu harflerin belirli sayılara ve gezegenlere karşılık geldiğini, bu sayı ve gezegenlerin de farklı anlamları olduğunu bilmelisiniz. 

Her harfin farklı anlamları vardır. Bu anlamlar kişinin karakter ve kişiliğinin oluşmasında önemli bir rol oynar. Seçtiğinizin ismin içinde geçen harflerin karşılık geldiği gezegenlerin özelliklerini taşır. 

Öncelikle hep birlikte hangi harflerin hangi gezegenlere karşılık geldiğini inceleyelim.

Harflerin Gezegenleri

  • Mars: A
  • Venüs: BIİPL
  • Plüton: K
  • Ay: DMOÖ
  • Güneş: FW
  • Satürn: HSŞY
  • Jüpiter: JQUÜ
  • Neptün: TZ
  • Uranüs: V
  • Merkür (Aktif Merkür Karakteri): R
  • Merkür (İkizler Karakteri): CÇEX
  • Merkür (Başak Karakteri): GĞN

İsimlerde bulunan harfler, burçlar gibi gezegenlerle ilişkilidir ve harflerin titreşimleri de kişilerin karakterleri üzerinde etkilidir. Harflerin etkileşimde oldukları gezegenler yukarıdaki gibidir. 

Bir de hep birlikte akrofonoloji biliminde harflerin anlamlarına göz atalım. 

Bebek İsim Analizi

Akrofonoloji Biliminde Harflerin Anlamları

A: Liderlik özelliği baskındır. Algılama ve mantık yürütme konularında etkin bir kişilik ortaya koyar. Enerjik bir kişiliği temsil eder.  

B: Duygusallığı ve ön sezileri yüksektir. İsminde B harfi bulunan kişilerin hayata karşı umutları yüksektir. 

C-Ç: İsminde C harfi olan kişiler, sanatçı ruhu baskın, konuşma ve yazma konusunda yetenekli, duygusallığı yüksek kişilerdir. Genellikle rahatlarına düşkün bir karakterleri vardır. 

D: Hırslı, güçlü ve girişimcilerdir. 

E: Adında e harfi bulunan kişiler, farklı duyguları aynı anda yaşayabilen, çelişkili duygusallıklara müsait bir karaktere sahip olurlar. Çekimser ve içe dönük olabilirler. Bunun yanında sıkıntılarla baş etmek konusunda mücadelecilerdir. 

F: Güvenilirlikleri ön planda olan, düzenli, sakin ve uysal karakterlerdir. 

G-Ğ: İnatçı olmaları en karakteristik özelliklerindendir. Diğer kişilerden üstün olmak istemelerinden de anlaşılacağı üzere gergin bir karakterleri vardır. 

H: İsminde H harfi olan kişilerin, sakin bir yapıları vardır. Ancak bunun yanında lider olma istekleri de çok kuvvetlidir. 

I-i: Hassas, duygusal ve kırılgandırlar. Bunun yanında detaycılık özellikleri de vardır. 

J: Farklı olmayı seven, kaprisli ve kıskanç bir karakteri temsil eder.

K: Başarılı ve hırslılardır. 

L: İsminde L harfi olan kişiler; sanatsal perspektifleri kuvvetli, sakin bir karaktere sahiptirler. Aynı zamanda özgüvenleri yüksektir. 

 M: Yüksek zeka ve ticarete yatkın bir kişilikleri vardır. Enerjileri çok yüksel ve eğlenceli ve karaktere sahiptirler.

N: Sağduyulu olmaları en belirgin özelliklerindendir. Hayatlarında değişiklik yapmayı sevmezler.

O-Ö: Gizemli, utangaç ve duygularını belli etmeyi sevmeyen bir kişiliği temsil eder. 

P: özgüvenli, kendinden emin ve sakin bir karakterleri vardır. 

R: Kararsız, kibirli ve alaycı bir kişiliğin habercisidir. Sert bir karakterleri vardır. 

S-Ş: İsminde S veya Ş harfi olan kişiler; hayalperest, üretken ve güçlü bir karaktere sahiptirler.

T: Güvenilir ve duygularını belli etmekten kaçınan bir kişiliği temsil eder. İsminde T harfi olan kişiler, iş hayatında başarılı olurlar. 

U-Ü: Durgun bir karakterleri vardır. Hümanisttirler. Kıskanılmaya müsait ve başarıları engellenmeye çalışılan kişilerdir.  

V: Karakterlerinin en belirgin özelliği içe dönük ve umursamaz olmalarıdır. Hayatlarında değişikliklere yer verirler ancak seçicidirler. 

Y: İsminde Y harfi olan kişiler; geçmişlerinin etkisi altında kalmaya müsait, zor unutan, aşka önem veren ve sezgisellikleri kuvvetli kişilik ortaya koyarlar.

Z: Prensipleri olan, akademik olarak başarılı, akıllı ve maddiyata önem veren bir karakteri temsil eder.

Numeroloji Nedir?

Numeroloji, evrendeki her şeyin bir sayısal düzen içerisinde var olduğuna inanan bir bilim dalıdır. Numerolojiye göre, her harfin bir enerjisi olmasının yanı sıra, harflerin sayısal değerleri vardır ve bu sayısal değerlerden kişilik analizi yapılabilir.

Numerolojide amaç; harflere verilen sayısal değerler sonucunda kişilerin şifrelerini çözmektir. 

Bu şifreyi çözmek için ihtiyacınız olan tek şey doğum tarihi ve isimdir. 

1: AJSŞ

2: BKT

3: CÇLUÜ

4: DMV

5: ENW

6: FOÖX

7: GĞPY

8: HQZ

9: IİR

İsim şifrenizi çözmek için öncelikle yapmanız gereken şey, isminizdeki harflerin karşılık geldiği sayıları tek haneli olana kadar toplamak. 

Yalnızca eğer sonuç 11 ve 22 çıkarsa bu sayıları toplamıyorsunuz. 11 ve 22 özel sayı olarak kabul ediliyor. Özelliklerinden birazdan bahsedeceğiz. 

Örnek üzerinden değerlendirerek gidelim. İsmi Mehmet Yılmaz olan birinin isim şifresini çözelim.

4 + 5 + 8 + 4 + 5 + 2 + 7 + 9 + 3 + 4 + 1 + 8 = 60 -> 6 + 0 = 6

Mehmet Yılmaz’ın isminin sayısal karşılığı 6. 

Şimdi sıra doğum günü şifresini çözmekte. Numerolojiye göre doğum günlerinin bir kişilik enerjisi vardır. Ayın 1’inde doğan biri 1 enerjisine sahiptir. Ayın 22’sinde doğanlar 2+2’ten 4 enerjisine sahip bir şekilde dünyaya gelirler. Dünyaya gelinen günün sayısı dışsal kişiliği ifade eden bir sayı olarak kabul edilir. 

İkinci olarak doğum tarihini gün-ay-yıl olarak kendi içerisinde toplandığında ortaya çıkan sayıdır. Örneğin 22 temmuz 2021 de bir bebek dünyaya gelecek olsun.

2 + 2 + 7 + 2 + 0 + 2 + 1 = 16 -> 1 + 6 = 7

Bu sayıda bize numerolojiye göre kişinin hayat yolu sayısını temsil eder. 

Bu noktada numerolojiye göre doğacak bebeğinizin hayat dersini bulmak için yapmanız gereken son şey, bulduğunuz hayat yolu sayısıyla doğum gününü toplayarak elde ettiğiniz kişilik sayısını toplamanızdır. 

22 temmuz 2021’de dünyaya gelecek olan Mehmet Yılmaz’ın hayat dersini bulmak için, 4 + 4 = 8 işlemini yaparak hayat dersinin 8 olduğunu söyleyebiliriz. 

Numerolojiye göre önemli olan nokta, doğacak çocuğunuzun isim sayısıyla hayat dersi sayısının aynı olmaması. Aynı olması durumunda kişinin sıkıntılı bir hayatı olacağına inanılır. Bu nedenle numeroloji bilimiyle ilgilenen kişiler, bu sayıların aynı olmamasına önemle dikkat ederler. Eğer bu bilim sizin de ilginizi çektiyse, doğacak çocuğunuz için isim seçerken buna dikkat etmelisiniz. 

Her sayının iki ayrı kutbu vardır. Bunu iyi veya kötü olarak değil pozitif ve negatif kutup olarak algılamalısınız. 

Şimdi sizin için bulduğunuz sayıların enerjilerini kısaca açıklayalım. 

1: Öncü, lider, yaratıcı – egoist

2: Sevgi dolu, şefkatli, merhametli – fazla fedakar, sevgi arsızı

3: Enerjik, çalışkan, disiplinli – aşırı detaycı

4: Değişimi ve dünya düzenini temsil eder – istikrarsız, düzen kurmakta zorlanan

5: Zeki, entelektüel, komik – stresli, endişeli

6: Romantik, dengeli – ilişkilerde istikrarsız olabilir veya fazla bağlandığından dolayı çok acı çekebilir.

7: Gizemli, ruhsal yönü kuvvetli – soğuk, mesafeli, sevdikleri için fazla fedakar

8: Sonsuzluğun sembolü, bereketli, güçlü, başarılı – fazla sorumluluk alma isteği, başkalarının işine karışma isteği

9: Bazen çok bilge bazen çok çocuk – fazla inatçı – değişmez doğrulara sahip 

11: Dünya lideri olma isteği – çocukluk döneminde anlaşılmadıklarından dolayı içe dönüktürler ve zorluklar yaşayabilirler. 

22: Sevgi ile dünyayı değiştirme isteği, özverili, ilham verici 

Eğer siz de dünyada her şeyin bir düzeni olduğuna inanıyorsanız, çocuğunuza koyacağınız ismi seçerken akrofonoloji ve numerolojiye bir göz atmalısınız. Her harfi bir anlamı ve enerjisi vardır. İsim analiz testi nasıl yapılır sorusuyla birlikte aynı zamanda isim şifresi nasıl çözülür sorusunu da sizler için kısaca cevaplamaya çalıştık. Minik yavrunuzun hayatı boyunca taşıyacağı ismi seçerken harflerin enerjilerine bakmanızda fayda var. 

Kur’an’da Geçen Kız ve Erkek Bebek İsimleri: https://www.bebek.com/kuranda-gecen-kiz-ve-erkek-bebek-isimleri/

]]>
https://www.bebek.com/isim-analiz-testi/feed/ 5
Hamilelikte Uçak Yolculuğu Sakıncalı mı? https://www.bebek.com/hamilelikte-ucak-yolculugu-sakincali-mi/ https://www.bebek.com/hamilelikte-ucak-yolculugu-sakincali-mi/#respond Sat, 16 Jul 2022 13:00:15 +0000 https://www.bebek.com/?p=37982 Hamilelik döneminde yolculuk yapmak anne adaylarını korkutabilir. Özellikle uçak ve deniz gibi karayolu ulaşımından uzak yolculuklar, tedirginliklerin artmasına sebep olabilir.

Akıllarında her zaman bebeklerinin sağlığını korumak olan anne adaylarının bu tür konularda cevap aradıkları sorularının olması oldukça doğaldır.

Hamilelikte uçak yolculuğu sakıncalı mı, gebeliğin kaçıncı haftasından itibaren uçağa binmek risklidir, yolculuk öncesinde ve sonrasında dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir gibi birçok sorunuz olabilir.

Gebelik döneminde uçak yolculuğu ile ilgili aklınızdaki bütün soruların cevapları yazımızda. Keyifli okumalar. 

Hamilelikte Uçak Yolculuğu Yapılabilir Mi?

Gebelik döneminde anne adayları, minik yavrularının sağlığını tehlikeye atma ihtimali olduğunu düşündükleri her şeyden kaçınırlar.

Kulaktan kulağa yayılan ve bilimsel dayanağı olmayan bazı durumlarda da çekingen davranabilirler.

Bu durumlardan bir tanesi de hamilelik döneminde uçak yolculuğu yapmanın bebeğin sağlığına zarar verdiği düşüncesidir.

Ancak çok özel durumlar ve hamileliğin son haftaları haricinde hamilelerin uçak yolculuğu yapmasının bebeğin sağlığına olumsuz bir etkisi olmadığı bilinir. Bu konuyu farklı soru başlıkları altında birlikte inceleyelim.

Hamile Annenin Uçak Yolculuğu Yapması Bebeği İçin Zararlı Mı?

Gebelik dönemini bilindiği gibi; birinci trimester, ikinci trimester ve üçüncü trimester olarak üç ayrı dönemden oluşur. Bu dönemlerin her birinin kendine özgü zorlukları vardır. Bu zorluklar özellikle anne adayının konfor alanı olan evinden çıkmasıyla daha da çekilmez bir hale gelebilir.

Örneğin;

Birinci Trimester Dönem

Genellikle anne adayının bulantı, kusma, baş dönmesi gibi belirtileri olur. Özellikle bulantı ve kusma durumu, yolculuğu anne adayına zehir edebilir.

Bu dönemde uçak seyahati yapmanın bebeğe hiçbir zarar bulunmaz ancak bu dönemde düşük yapma ihtimalinin diğer dönemlere göre daha büyük bir ihtimal olduğu da unutulmamalıdır. Ayrıca dediğimiz gibi anne adayı için zorlu bir yolculuk deneyimi olabilir.

İkinci Trimester Dönem

Düşük yapma ihtimali azalan anne adayının en konforlu seyahat edeceği dönemdir.

Hem ilk trimester döneminde daha sık yaşanan bulantı ve kusma gibi gebelik belirtileri nedeniyle seyahat konforunuzun düşme ihtimali daha düşüktür hem de üçüncü trimester dönemi gibi, erken doğum riski yüksek değildir.

Eğer bir seyahat planınız varsa ve tarihleriniz esnekse, ikinci trimester dönemini tercih etmenizi öneririz.

Üçüncü Trimester Dönemi

Hamileliğin son 3 aylık dönemini kapsayan üçüncü trimester döneminin Haftasından itibaren genellikle hiçbir havayolu şirketi, anne adayının seyahatine izin vermez.

28. Haftadan sonraki yolculuklar için de özel olarak doktor raporu alınması gerekir. Erken doğum riski nedeniyle 32. Haftadan sonra uçak yolculuğu yapılmasını önermiyoruz.

Bunun dışında üçüncü trimester dönemde artık anne adayının vücudu, rahat bir şekilde yolculuk yapmasını engelleyebilir. Vücutta oluşan şişlikler, bebeğin hareketleri, varisler gibi hamilelik belirtileri nedeniyle anne adayları bu dönemde uzun süreli yolculuk yapmakta zorlanabilir.

Hamilelik döneminde uçak yolculuğu yapmaya karar verirken daha temkinli davranması gereken anne adayları da vardır: ikiz, üçüz gibi çoklu gebelik geçiren, daha önceden erken doğum yapmış olan ve farklı kronik hastalıkları olan anne adayları için bu tür yolculuklar daha sıkıntılı geçebilir.

Bu nedenle bir yolculuğa çıkmadan önce mutlaka doktorunuzla irtibata geçmelisiniz.

Gebelik Döneminde Uçak Yolculuğu Yapabilmek İçin İstenilen Belgeler Nelerdir?

  • Gebeliğin 28. Haftasından önce çoğu uçak şirketi hamile anne adayları için herhangi bir doktor raporu istemez.
  • Haftadan sonra 36. Haftaya kadar olan süreç içerisinde bir seyahat planınız varsa mutlaka doktorunuzdan aldığınız “Uçakla seyahat etmesinde hiçbir problem yoktur.” yazılı raporunuzun olması gerekir.
  • Haftadan sonra doktorunuzun raporu olsa bile uçağa binemezsiniz. Genellikle çoğu havayolu şirketi 36+ Haftalık gebeliklerde anne adayının uçağa binmesine izin vermez. Çoğul gebeliklerde bu kural 32. Haftadan sonrasını kapsar.

Bu rapor hazırlanırken kaşe, imza ve tarih mutlaka yazılmalıdır. Raporun geçerlilik tarihi 7 gündür ve 7 gün sonrasında olan herhangi bir yolculukta kullanmanıza imkan yoktur.

Yurtdışı yolculukları için Türkçe raporun, İngilizce ve tedbir amaçlı gideceğiniz ülkenin diline çevrilmiş bir nüshasını bulundurun.

Hamilelikte Uçak Yolculuğu Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekilenler

Birçok anne adayı, gebelik döneminde uçağa binmek konusunda endişe yaşayabilir. Ancak uçaklar, kabin basıncı ayarlı olması nedeniyle bebeğin sağlığı için bir sakınca teşkil etmez.

Yalnızca anne adaylarının hamilelik nedeniyle gösterdikleri belirtiler, konforlu bir yolculuk yapamamalarına neden olabilir. İşte bu nedenle nasıl daha konforlu bir yolculuk yapabileceğinize dair birkaç önerimiz olacak.

Hamilelikte Uçak Yolculuğu Sakıncalı mı?

  • Koltuğunuzu iyi seçmelisiniz. Bizim önerimiz önü açık ve koridor kenarında olan bir koltuğu tercih etmenizdir. Uçakların ilk koltuklarının önü, diğer koltuklara göre daha açıktır ve koridor kısmındaki koltuğu seçmeniz de uçuş esnasında daha rahat bir şekilde hareket etmenizi sağlar.
  • Hareketsiz kalmamaya özen göstermelisiniz. Gerekirse hostesten yardım isteyerek uçuş esnasında koridorda ufak yürüyüşlere çıkabilirsiniz. Bu ufak yürüyüşler kan dolaşımınızı hızlandırarak sizi rahatlatacaktır.
  • Yürüyüşlerden sonra küçük egzersizler de yapmayı unutmayın.
  • Vücudunuzdaki kan dolaşımını hızlandırmanın bir diğer yolu da varis çoraplarıdır. Özellikle gebeliğin son dönemlerinde anne adaylarının tercih ettikleri bir üründür.
  • Uçuş esnasında bol bol sıvı tüketmelisiniz. Yolculuk sırasında vücudunuzun sıvı kaybı yaşamaması gerekir.
  • Tek başınıza seyahat etmiyorsanız yolculuk esnasında ara sıra ayaklarınızı uzatabilirsiniz. Ayaklarınızın havada olması da sizi rahatlatır.

Uçuş Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekilenler

Konforlu bir yolculuk için kendinizi doğru bir şekilde hazırlamalısınız. Eğer yolculuğa her ihtimali düşünerek çıkarsanız, yolculuğu çok daha rahat bir şekilde geçirirsiniz.

  • Uçuştan önce mutlaka doktorunuzla görüşün ve kontrollerinizi tamamlayın. Uçak yolculuğunuza çıkabileceğinizi doktorunuzun teyit etmesi sizi de rahatlatır.
  • Rahat ve bol kıyafetler tercih edin. Dar kıyafetler hem rahat hareket etmenizi engeller hem de kan dolaşımınızı yavaşlatır.
  • Açık, topuklu veya ağır bot gibi ayakkabılar yerine spor ayakkabı giyin. Özellikle vücudunuzun şişmeye yatkın olduğu bu dönemlerde kendinizi rahat ettirmelisiniz.
  • Eğer hava soğuksa kalın bir kazak yerine kat kat kıyafet giymenizi tavsiye ediyoruz. Havalimanı ve uçağın içindeki havanın nasıl olduğunu bilemeyebilirsiniz. Böylece bulunduğunuz ortamın ısısına göre giyinmeniz kolaylaşır. Aynı şekilde hava sıcaksa da üzerinize mutlaka bir hırka alın.
  • Yolculuk esnasında sıkılmamak için yanınıza bir kitap alabilirsiniz. Sürükleyici ve sevdiğiniz türden bir kitapta kaybolursanız zamanın nasıl geçtiğini de anlamazsınız.
  • Bulantı ve kusma ihtimaline karşı yanınızda sevdiğiniz ve sizi rahatlatan bir koku götürebilirsiniz. Ancak uçağa yalnızca 100 ml altında sıvı alındığını unutmayın.

Uçuş Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekilenler

Yolculuk öncesi hazırlıklarınızı tamamladıktan sonra endişe etmenizi gerektirecek bir şey kalmaz. Tek yapmanız gereken sakin kalmaya ve yolculuğun keyfini çıkarmaya çalışmak olmalıdır.

Yeterince hareket ettiğinizde, sıvı tüketiminize dikkat ettiğinizde, rahat kıyafetler giydiğinizde ve kendinize vakit geçirecek bir uğraş bulduğunuzda endişe etmenizi gerektirecek bir durum kalmaz.

Gebelik döneminde anne adayları bebeklerinin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için çok dikkatli davranır.

Anne adayının vücudundaki gebelik belirtileri de, hamilelik öncesindeki hayat konforunun değişmesine neden olur. Bu yüzden uçağa binmek gibi, hayat akışında olmayan durumlar yaşandığında ebeveynler ince eleyip sık dokurlar.

Aklınızda birçok soru olması normal. Ancak yazımızda da açıkladığımız gibi hamilelikte uçak yolculuğu sakıncalı mı sorusunun cevabı; bazı durumlar haricinde gebelik döneminde uçağa binilmesinde bir problem yoktur.

Minik yavrunuz sizinle birlikte güvende. Yazımızda bahsettiğimiz maddelere dikkat ettiğiniz sürece endişelenmenize gerek kalmadan konforlu bir uçak yolculuğu yapmanız mümkün.

Aşağıdaki yazımız da dikkatinizi çekebilir:

‘‘Bebeğinizle Seyahat Etmenizi Kolaylaştıracak Öneriler’’: https://www.bebek.com/bebeginizle-seyahat-etmenizi-kolaylastiracak-oneriler/

Aklınıza takılanları yorum olarak iletebilirsiniz.

Sevgiler.

]]>
https://www.bebek.com/hamilelikte-ucak-yolculugu-sakincali-mi/feed/ 0
32. Hafta Gebelik https://www.bebek.com/32-hafta-gebelik/ https://www.bebek.com/32-hafta-gebelik/#comments Fri, 01 Jul 2022 13:53:53 +0000 https://bebek.com/?p=5358 El bebek gül bebek büyüteceğiniz yavrunuzla hamileliğin 32. haftasındasınız. Heyecan gün gittikçe artıyor ve yavrunuzu bir an önce kucağınıza almak istiyorsunuz. Gebeliğin 32. haftası bebeğinizin ne durumda olduğunu, nasıl tepkiler gösterdiğini merak ediyorsunuz. Sadece siz anneler değil sizinle birlikte babalarda bu merak serüvenine katılıyor. Sizlerin bu güzel merakı için, “Hafta nasıl ilerliyor?”, “Bebekte ne gibi değişiklikler meydana geliyor?” gibi sorulara hep birlikte göz atalım.

32 Haftada Bebek

Miniğiniz artık tam bir bebek gibi davranıp, günlük rutinlerini gerçekleştiren bir seviyeye erişmiştir. 32 haftalık bebek, uyuyor, uyanıyor, hareket ediyor, yerinde duramıyor, hatta vücudunun farklı bölgelerini hissediyor… Daha birçok konuda gelişim gösteren bebeğinizin ne kadar geliştiğine hep birlikte bakalım.

Bebeğim Ne Kadar Büyüdü?

Tam bir bebek gibi davranmaya başlayan miniğiniz, gebeliğin 32. haftası itibari ile su kabağı büyüklüğüne erişmiştir. 32 haftalık bebeğin kilosu ve fetal uzunluk ölçüleri yaklaşık olarak aşağıdaki gibidir.

Gebelik Yaşı (Hafta) Kütle (g) Uzunluk (cm)
32.Hafta 1600-1800 41-43

 

Tabloda bulunan değerlerde değişiklikler olabilir. Doktordan çıktıktan sonra, miniğinizin boy ve kütle değerlerini bu tablo ile karşılaştırabilirsiniz. Kütlesi ve boyu daha az ya da daha çok olabilir. Bu tarz değişiklikler endişe edilecek değişiklikler değildir. Bildiğiniz gibi minikler sizlerin genlerinizi alarak gelişimlerini tamamlar. Bu tarz değişikliklerde genetik aktarımı göz önünde bulundurmak ve gelişimde daima bireysel farklılıklar olduğunu unutmamak gerekir.

Sistemlerin Gelişimi ve Yeni Kazanılan Beceriler

Organların gelişimi bir bebek için en önemli şeydir. 32 haftalık olan bebeklerde solunum ve sindirim sistemi hariç tüm sistemleri gelişmiştir. Bu haftalar içerisinde doğumu gerçekleşen bebekler prematüre olarak adlandırılan erken doğum bebekleridir. Tıbbi önlemler çerçevesinde hayatta kalabilir ve geri kalan gelişimlerini tamamlayabilirler. 32 haftalık bebeklerde organ ve sistem gelişimleri aşağıdaki gibidir.

Sinir Sistemi

  • Uzun süredir parmak emme refleksini ilerleten bebeğiniz artık bu hafta içerisinde sürekli olarak emme refleksine sahiptir. Beyninin ve kafatasının tamamen gelişmeye yakın olması, sinir uçlarının duyarlılığını arttırır.
  • Dokunma, baskı, sıcaklık ve soğukluk gibi dokunma tepkilerini vücudunda hissedebilir.
  • Yüz ifadeleri ile size duygularını anlatabilir. Mutlu, üzgün ve kızgın olup bunu mimikleri ile aktarabil
  • Beyin gelişimi ile birlikte uyku düzenini sağlamış, istediği zaman uyuyup uyanan, hareketlerini kontrol eden bir bebeğe dönüşmüştür.
  • Dolaşım Sistemi

Kalp atışları ortalama dakikada 140-150 civarında olan bebeğinizin 32. hafta itibari ile kalp ritminde azalmalar görülür. Sizin kalp ritminizden etkilenmeye başlayan yavrunuz, sizin duygu durumlarınıza göre kalp ritminde değişiklikler yaşayabilir. Bu nedenle içinde bulunduğunuz haftalar içerisinde, sakin olmaya özen gösterin.

  • Sindirim Sistemi

Amniyotik sıvısını yutmaya devam eden yavrunuz, sıvıda bulunan asitleri, proteinleri ve yağları yutma refleksi ile midesine gönderir. Mideden bağırsağa inen amniyotik sıvısı, midede sindirim hareketliliğine uğrar. Bu hareketlilik, bebeğinizin ilk sindirim hareketliliğidir. Kalın bağırsakta biriken sindirim atıkları, bebeğinizin doğumdan sonraki ilk kakası olan mekonyum şeklinde dışarıya atılacaktır.

  • Solunum Sistemi

32. haftalık gebelik ve sonrasında tüm bebekler hayatta kalabilir. Ancak bu haftalarda solunum sistemleri tamamlanmadığı için desteğe ihtiyaç duyarlar.

Alveoller ile kılcal damarlar arasındaki bariyer oksijen ve karbondioksit alışverişi yapabilecek kadar incelmediği için solunum sistemi hava ile çalışır durumda değil.

  • Destek ve Hareket Sistemi

Destek ve hareket sistemini oluşturan yapılar kemik, eklem ve kas sistemidir. Bebeğin anneden aldığı kalsiyum ve magnezyum gibi besinler, kıkırdak yapılı kemikleri güçlendirmeye ve sertleştirmeye başlar. Kemiklerin bu şekilde gelişimi doğum anına kadar devam eder.

Sinir uçları gelişimi ile mimik hareketliliği artan miniğiniz yüz kasları sayesinde çeşitli yüz ifadeleri yapabilir. Eklemlerini rahat hareket ettirip, vücudunu keyfine göre döndürebilir. Destek ve hareket sisteminin güçlendiği bu dönemde tekmeleme hareketlerini oldukça şiddetli hissetmek mümkün.

  • Boşaltım Sistemi

Böbrek gelişimini yavaş yavaş tamamlamaya yaklaşan bebeğiniz amniyotik sıvısını içmeye devam eder. Böbreklerde süzülen sıvı doğum anına dek bebeğiniz tarafından içilip boşaltmaya devam eder.

  • Üreme Sistemi

Bebeğinizin cinsiyetinin belli olduğu bu dönemde erkek be kız bebeklerde üreme organları gelişimlerini tamamlamıştır.

  • Bağışıklık Sistemi

Sizin vücudunuzdan yavrunuza geçen antikorlar, onun bağışıklık sistemini güçlendirmeye devam ediyor.

32 Haftalık Bebek Hareketleri

Bebeğiniz kemik ve kas sistemini tamamlamaya yakın bir süreçte olduğu için hareketleri şiddetlenmiştir. Dönmesi, tekme atması size çok şiddetli gelebilir.

Şiddet artmış olsa da 32 haftalık bebek hareketleri miktar ve sayı olarak azalmıştır. Bu azalmalar yavrunuzun gelişim süresince rahmin alanına sıkışacak kadar büyüdüğünün göstergesidir. Endişelenecek bir durum yoktur. Ancak gün içerisinde uzun süre hareket hissetmediyseniz rahat bir yere uzanıp 2 saat içerisinde en az 10 defa hareket ettiğine emin olmalısınız.  Aksi takdirde doktorunuza başvurmanız gerekir.

32 Haftalık Bebekte Duyu Organları ve Gelişim Özellikleri

Artık bebeğinizin sizi çok iyi duyduğunu, hatta eşinizin ve sizin sesinizi rahatlıkla ayırt ettiğini biliyor muydunuz? 32 haftalık bebeklerde duyu organları ne düzeyde ve bebeğiniz daha neler yapabiliyor?

  • Göz ve Görme Duyusu

32 haftalık bebek gözlerini rahatça açıp kapatabiliyor. Görme reseptörleri hızla duyarlılığını arttırsa da bebeğiniz odaklanma ve görme işlemlerini henüz gerçekleştiremez.

  • Kulak ve İşitme Duyusu

Duyma yetisini iyi düzeyde geliştiren bebeğiniz, bu süreçte anne ve babanın sesini net bir şekilde ayırt edilebilir. Yavrularınızla sesli iletişim kurmak aranızdaki bağı kuvvetlendirecektir.

  • Dil ve Tatma Duyusu

Emme refleksi gelişen miniğiniz, aldığınız besinlerdeki keskin tatları amniyotik sıvısı sayesinde alabilir. Bu sayede besinleri ayırt edebilir, hatta doğumdan sonra da alınan bazı besinleri tanıyabilir.

  • Burun ve Koklama Duyusu

Bebeklerde tat alma duyusu ne kadar geliştiyse koklama duyusu da aynı şekilde gelişmiştir. İki duyunun da aynı zamanda gelişmesi, alınan tat ile birlikte besinlerin kokusunu da alabilmek demektir. Bebeğiniz amniyotik sıvısının burundan girmesi ile birlikte besinlerin kokusunu alabilmektedir.

  • Deri ve Dokunma Duyusu

Bebeğiniz vücuda yağ alımı ile birlikte, cildindeki verniks tabakası azalmış, deri tabakası sağlamlaşmıştır. Bu sayede lanugo tüyleri dökülmüştür. Artık tamamen acı, sıcaklık ve dokunma gibi tepkileri hissedebilir.

32 Haftalık Bebek Kaç Aylık Olur?

Sürpriz bir doğum ile karşılaşabileceğiniz haftalara girmiş bulunmaktasınız. 40 haftaya denk gelen hamilelik sürecinin kaçıncı ayında olduğunu merak ettiğinizi duyar gibiyiz. “32 hafta kaç aydır?” Sorunuzu birlikte yanıtlayalım.

32 hafta= 32×7 = 224 günlük

224/30 = 7 ay 14 gün

Bu hesaba göre 32 haftalık bebeğiniz 7,5 aylık demektir.

32 Haftalık Gebelikte Anne

Hamilelik ve kattığı annelik duygusu tartışmasız en kutsal duygulardan birisidir. Hamilelik döneminde duygularla birlikte organlarda da değişim görülmektedir. Bebeğiniz büyüdükçe daha da çeşitlenen değişimler, 32 haftalık gebe olan annelerde nasıldır? Hep birlikte inceleyelim.

  • Rahimde baskı:

Miniğiniz büyüdükçe rahimdeki baskı daha çok artar. Rahminiz baskı yaptıkça nefes alıp vermekte zorlanarak nefes darlığı hissedebilirsiniz.

  • Kolostrum sızıntısı ve büyüyen göğüsler:

Vücutta şişme, ödem ve süt üretimi devam ettikçe göğüslerde şişlik ve gerginlik meydana gelir.

Süt kanallarının doğum sonrasında bebeğinizi beslemek için çalışmaya başlaması ile birlikte meme ucunda kolostrum akıntısı görülebilir. Proteinle dolu olan bu sıvı sizin bebeğinize vereceğiniz en faydalı besin olacaktır. Çok fazla sızıntı görülüyorsa göğüs pedlerinden yardım alabilirsiniz.

  • Karında kaşıntı:

Büyüyen miniğinizle birlikte karnınız da 32. hafta itibari ile oldukça büyük bir görünüm kazanmış ve gerilmiştir. Bu gerilmeler kaşıntıya sebep olabilir.  Hindistan cevizi ve havuç yağı gibi çeşitli bitkisel yağlar ve losyonlardan yardım alarak kuruyan ve gerilen karnınızı yumuşatabilirsiniz. Çatlakları önleme etkileri olmasa da kaşıntıyı rahatlatmaya yardımcı olurlar.

  • Mide yanmaları:

Miniğiniz rahme baskı yaptıkça mide yanmalarına sebep olabilir. Reflü sorunu olarak karşınıza çıkacak bu yanmalar, mideye yapılan baskı sonucu mideden yemek borusuna geri dönen besinlerden kaynaklanır. Besinleri azar azar ama çok öğün olacak şekilde tüketmeye özen gösterin. Yemeğinizi küçük lokmalar hâlinde yiyin.

  • Baş dönmesi ve hâlsizlik:

Girmiş olduğunuz hafta itibari ile kendinizi eskiye nazaran daha bitkin ve başınız dönerken bulabilirsiniz. Gün içinde gerçekleşebilecek kan şekeri düşüklüğü için meyvelerden ve kuruyemişlerden yardım alabilirsiniz.

Bel ağrıları ve varisler:

Bebeğinizin doğum kanalına doğru ilerlemesi ve kilosunun artışı nedeni ile çeşitli vücut ağrıları ile karşılaşabilirsiniz. Özellikle bebek ağırlaştıkça bel ağrılarında artış görülmesi normaldir. Bel ağrılarınız çok şiddetli ise doktorunuza görünebilirsiniz. Ağrıların yanı sıra kan pompalanmasının hızlanması nedeni ile damarlarda genişleme devam eder. Bu genişleme bacaklarda varis oluşumuna sebep olur. Varis oluşumunun önüne geçmek için ayakta çok durmamaya ve bacaklarınızı yer çekiminin tersine uzatarak dinlenmeye özen gösterin.

Ödem:

Hamilelik boyunca görülen en belirgin semptomlardan birisi ödemdir. Vücudunuzdaki damarların genişlemesi ile sıvı artışı olur. Artan sıvılar dokulara kadar ulaşır. Bunun sonucunda vücutta şişlikler ve gerginlik hissi görülür. Yüzünüzde, bacaklarınızda ve ellerinizde ödem oluşumu doğuma kadar artmaya devam edecektir. Çok sık hareketsiz kalmak ödem oluşumunu tetikler. Bu nedenle sizi yormayacak şekilde ufak yürüyüşler yapmanızda fayda var.
Hamilelikte ödem ile ilgili daha detaylı bilgiye makalemizden ulaşabilirsiniz: https://www.bebek.com/hamilelik-doneminde-odem-azaltma-egzersizleri/

İdrar kaçırma:

Beslenen bebeğinizin kilo artışı ile birlikte doğum pozisyonunu alması idrar torbasında baskıyı arttırır. Bu baskı sık sık idrara çıkma ve idrar kaçırma gibi sorunlar yaşamanıza neden olabilir. En ufak bir gülmede ya da öksürmede idrar kaçırmaları yaşayabilirsiniz. Haftalar ilerledikçe idrar kaçırma olasılığınız yükselir. Bu tarz durumlara hazırlıklı olmanızda fayda var.

Yalancı doğum sancılar:

Henüz doğurmuyorsunuz endişeye kapılmayın. Braxton hicks sancıları olarak da bilinen yalancı doğum sancıları doğuma doğru artış gösterir. Doğuma hazırlanan vücudunuz ara sıra rahimden başlayarak yayılan bir sancı denemesi yapabilir. Bu sancının gerçek doğum sancısı olup olmadığını anlamak için bulunduğunuz pozisyonda değişiklikler yapın. Değişiklik yapıldığı takdirde sancıda azalma oluyorsa braxton hicks denilen hazırlık sancısı olduğunu ve endişeye kapılmamanız gerektiğini anlamalısınız.

Kaburgalarda baskı:

Bebeğiniz hareket ettikçe sizler bunu şiddetle hissedebilirsiniz. Bulunduğunuz haftalar içerisinde bebek ayaklarını kaburganızı itecek şekilde, kaburga bölgenize yerleştirebilir. Bulunduğunuz pozisyonu değiştirerek bebeğinizin de hareket etmesini sağlayın. Böylece kaburga baskınız dinecek, bebeğiniz farklı bir pozisyonda kalacaktır.

Hamilelik Semptomlarını En Aza İndirmen İçin Tavsiyeler!

Bu yazıyı okuyorsanız hamileliğin 32. haftası içerisindesiniz demektir. Buraya kadar iyi yol aldınız ve çeşitli değişimler yaşadınız. 32 haftalık hamilelikte yaşanan semptomları daha kolay atlatılır hâle getirmek için aşağıdaki hususlarda dikkatli olmak gerekir.

  1. Vücudunuzda artan bel ağrıları ve ödemlere karşı yürüyüş yapın. Kendinizi zorlamayacak derecede ufak yürüyüşlere çıkın. Bu yürüyüşleri düzenli olarak her gün gerçekleştirin. Vücudunuzdaki bel ağrıları ve ödemlere iyi gelecektir.
  2. Vücudunuzda oluşacak su ihtiyacı için bol bol su tüketin. Su tüketirken idrar kaçırma probleminizi göz önünde bulundurun.
  3. Gerilen vücudunuz ve karnınızda artan kaşıntılar için zararsız losyonlar ve Hindistan cevizi yağı gibi zararsız yağlar ile vücudunuzu nemlendirin.
  4. Bebeğiniz doğum pozisyonuna girdiği bu haftalarda ayakta fazla durmamaya özen gösterin. Vücutta baskılanmalar nedeni ile hemoroit ve varis sorunları için ılık duşlar alın ve bol bol dinlenin.
  5. Göğüste oluşan sıvı akıntıları için göğüs pedleri edinin.
  6. Bebeğinizi iyi besleyeyim derken gereksiz kilolar almayın. Beslenme düzeninize dikkat edip doğal besinlerden yararlanın.
  7. Uykuya dalmak için yastıklardan destek alın ve uygun bir pozisyon bulun.

Kaç Kilo Almalıyım?

Alınan kilolardan şikâyetçi oluyorsanız, olmayın! 32. hafta ve sonrasında alınan kilolarda bebeğinizin katkısı büyük. Gelişen ve kilo artışı görülen bebeğiniz sizin kilonuzu etkilemektedir. Peki, 32 hafta gebelikte kaç kilo alınır? Normal şartlarda 32 haftalık hamilelikte 10-12 kilo alınması beklenir. Beslenme kişiden kişiye değişim göstermektedir. Bu nedenle çok kilo alabilir ya da almayabilirsiniz. Değerlere takılı kalmamak gerekir.

Sağlıklı ve düzenli beslenerek normal şartlarda alınması gereken kadar kilo alabilirsiniz. Fakat mide bulantısı, hâlsizlik vb. semptomları şiddetli yaşayan anne adayları kilo almak yerine kilo verebilir. Doktorunuza başvurup endişeye kapılmamalısınız.

Beslenme Önerileri

Haftalar ilerledikçe beslenme ihtiyacı büyük oranda artar. Gebeliğin 32. haftası içerisinde, bebeğiniz gelişim gösterdikçe besin ihtiyacı arttığı için beslenme oldukça önemlidir.

Sizler için 32 haftalık gebelikte beslenme öneriler hazırladık:

  • Kilo aldım düşüncesine kapılıp yemek yememezlik yapmayın ama iki canlıyım diye iki kişilik de yemeyin.
  • Dengeli ve düzenli beslenmeye dikkat edin.
  • Hemoroit sorununuz oluştuysa ve kabızlık çekiyorsanız lifli gıdalar tüketin.
  • Ödem yapan vücudunuza çok fazla tuz almayın.
  • Bol bol sıvı tüketmeye özen gösterin.
  • Demir depolarınızda azalma oluşacaktır. Bu nedenle demir içerikli gıdalar tüketin. (Yeşillik, et, baklagiller…)
  • Midenizi rahatsız edecek ve yüklü şeker miktarı bulunan gıdalar tüketmeyin. (Hamur işi, tatlılar, hazır gıdalar…)

Egzersiz Önerileri

Hayatımızın her alanında olduğu gibi hamilelik sürecinde de egzersiz hareketleri oldukça önemlidir. Sağlık ve bedeninizi rahatlatmak adına egzersizler yapmalısınız.

32 haftalık hamile egzersizleri:

  • Düşük tempolu yürüyüş
  • Nefes egzersizleri
  • Hamile yogaları
  • Hafif esneme hareketleri
  • Hafif şekilde yüzmek

32 Haftalık Gebelik Kontrol Listesi

  • İki haftada bir olacak şekilde doktor kontrollerinize gidin.
  • Doğum için seçtiğiniz hastaneyi iyi araştırın.
  • Bir doğum çantanız yoksa doğum çantası hazırlayın.
  • Bebek odasını düzenleyin.
  • Cinsiyetini öğrendiğiniz bebeğiniz için kıyafet seçimleri yapın.
  • Tansiyon ölçümlerinizi düzenli şekilde yapın.
  • Kendinizi psikolojik olarak yavaştan doğuma hazırlayın.

Anne sütünün içeriğini merak ediyorsanız, bu makalemizi mutlaka okumalısınız: https://www.bebek.com/anne-sutunun-icerigini-merak-ediyor-musunuz/

Gebeliğin 32. haftası doğum serüveninin yaklaşmış olması demektir. Büyüyüp gelişen bebeğinizi yavaş yavaş kucağınıza alma provalarını ve hamileliğinizin son haftalarını dolu dolu yaşamayı ihmal etmeyin.

 

gebelikte-31-hafta

33-hafta-gebelik-hakkinda-hersey

]]>
https://www.bebek.com/32-hafta-gebelik/feed/ 1 https://www.youtube.com/embed/n2kOIVqEq7E 32 - Bebek.com nonadult
Bebeklerde Yabancılama Nedir? https://www.bebek.com/bebeklerde-yabancilama/ https://www.bebek.com/bebeklerde-yabancilama/#respond Mon, 14 Mar 2022 10:00:24 +0000 https://www.bebek.com/?p=22672 Minik yavrunuz, dünyaya gözlerini açtıktan sonraki ilk üç ay boyunca sadece temel ihtiyaçlarının giderilmesine gereksinim duyar ve karnını doyurmak, altını temizlemek, uyutmak gibi işleri kimin gerçekleştirdiğinin onun için herhangi bir önemi olmaz. Ancak üç aydan sonra çevresinin ve yakınındaki insanların farkına varmaya başlayarak tanıdığı simalara gerçek tepkiler verir.

Bebekler için öncelikle en çok vakit geçirdikleri anne ve babaları ardından gün içerisinde görmeye alışık oldukları yakınlar veya varsa bebeğe bakan kişiler tanıdık gelir. Onun alışık olduğu yüzler olduğu için bebeğiniz genellikle bu kişilere karşı rahat ve güvenlidir.

Ancak bazen bebeklerde yabancılama denilen durum görülür ve bebeğiniz ilk defa karşılaştığı veya aslında önceden tanıdığı bir kişiden bile korkmaya başlayabilir. Peki yabancılık duygusu bebeklerde nasıl gelişir, nedenleri nelerdir ve nasıl üstesinden gelinebilir?

Yabancılama Nedir?

Bebeğinizin ilk defa gördüğü veya sık sık görmediği bir kişiye karşı hassasiyet ve ağlama, korkma, çekinme gibi duygular ile tepki göstermesine ‘yabancılama’ adı verilmektedir. Bu durum genellikle 6 ay ile 2 yaş aralığındaki bebeklerde karşılaşılır ve ‘bebeklerin yabancılama dönemi’ olarak tanımlanır.

Bu dönem, kendi kendine sona ermekle birlikte bebekten bebeğe süresi farklılık gösterebilen bir süreçtir. Kimi bebek 6 aylık veya daha küçükken bu belirtileri yaşarken, kimi bebek ise 2 yaş ve sonrasında yabancılara karşı olumsuz tepkiler verebilmektedir.

Bebeklerin Yabancılardan Korkması

Birçok bebekte yaşanabilen yabancılama durumu; bazen sokakta, parkta, alışverişte birinin yavrunuza ‘ay sen ne tatlısın!’ demesi ile bazen de dede, teyze, amca, babaanne gibi yakın aile bireylerinin özlem içerisinde yavrunuzu kucağına alması ile patlak verebilir.

Çocuk kişiyi tanıyamayarak korkup olumsuz tutumlar sergileyebilir. Anne-babasının bacağına sarılıp yüzünü gizlemeye çalışabilir.

İki durumda da, bebeveyn olarak kendinizi kötü hissederek karşı taraftan utanabilirsiniz. Ancak böyle hissetmenize hiç gerek yok, çünkü yavrunuzun sergilediği bu davranışlar, onun büyüme evresinin en doğal parçasıdır.

Bebeğinizin, aile bireylerine yönelik yabancılık yapması iki taraf için de üzücü olabilir; fakat bu durum olağan karşılanmalı, bebeğin yabancılamasının nedeni bulunarak nasıl bir tutum sergileneceği belirlenmelidir.

Bebeklerde Yabancılama Nedir?

Bebeklerde Yabancılamanın Altında Yatan Nedenler

Bebeklerin, yabancı kişilere veya tanıdıklara karşı yabancılık çekmesinin çeşitli nedenleri olabilmektedir;

  • Bebeğin Bir Kişiyi Uzun Zaman Aralıkları ile Görmesi

Özellikle devamlı gidip gelmeyen akrabalara veya haftada bir, ayda bir görülen belli kişilere karşı bebeğiniz daha hassas davranabilir.

Bebeklerin yüz hafızası 24 saat kadar sürmektedir. Bu nedenle eş, dost, akraba gibi kişileri daha önce görmesine ve onlarla tanışıyor olmasına rağmen bebeğiniz yabancılık çekerek tepki verebilir. Bunun altında yatan asıl sebep, yavrunuzun her gün görmediği kişileri unutması ve her karşılaşmada sanki ilk kez görüyormuş gibi davranmasıdır.

Haftada bir sizi ziyarete gelen büyükanneye karşı bile çocuğunuz zaman zaman korkma, ağlama şeklinde tepki oluşturabilir.

  • Bebeğin Çok Sosyal Olmayan Bir Ortamda Büyümesi

Bebeğiniz, dış çevreye oldukça kapalı bir ortamda zaman geçirerek büyüyor ve gün içerisinde yabancı insanlarla çok az karşılaşıyor ise daha çekingen ve ürkek davranması kaçınılmaz olacaktır.

Sosyal olmayan ailelerin bebeklerinde yabancılama durumunun görülme olasılığı oldukça yüksektir. Bu ailelerin bebekleri, farklı insan tipleri ile çok sık karşılaşmadıkları ve bu sıra dışı duruma çok alışık olmadıkları için yeni birine karşı olumsuz tavırlar sergileyebilirler. 

  • Bebeğin Kendini Tehlikelerden Koruma İçgüdüsü

Bebekler, sadece tanıdıkları kişilerin yanında kendilerini güvende hissederler. Yüz hafızalarının çok uzun ömürlü olmamasının verdiği dezavantaj ile bilmedikleri veya hatırlamadıkları bir yüz gördüklerinde, bunu tehdit olarak algılayarak kendilerini tehlike içerisinde görürler ve koruma içgüdülerinin verdiği etki nedeniyle ağlama, huysuzlanma, korkma şeklinde davranışlar sergilerler.

Tüm bunların altında yatan ana neden, bebeğin o kişinin yüzünü bildiği yüzler arasından bulup seçememesi ve kendisine bir zarar geleceği korkusudur. Bu korku ile bebekler, kişiye karşı olumsuz tepkiler verebilir.

  • Anne-Babaların Aşırı Korumacı Tavırları

Bazı durumlarda bebeklerin yabancılardan korkmasının ve aşırı tepki göstermesinin altında onu teşvik edici faktörler yatıyor olabilir.

Örneğin, parkta veya markette tanıdığınız biri bebeğinizi sevmek isteyerek ona doğru uzandığında çocuğunuz korkarak ağlamaya başlıyor ve siz de yavrunuzu bir hızla kucağınıza çekerek fevri hareketlerle onu sarıp sarmalıyorsanız, onun bu duygularını doğrular nitelikte davranmış görünürsünüz.

Bebeğinize karşı aşırı korumacı hareketleriniz, ona gerçekten bir tehlike bulunduğunu ve korkularında haklı olduğunu düşündürerek yanlış anlamasına sebebiyet verebilir. Bir sonraki karşılaşmada, bebeğinizin bir öncekinden daha yüksek tepkiler vermesi olasıdır.

Bebeklerde yabancılamanın nedenleri sorunun kaynağına inilerek ve olumlu yaklaşımlarla ortadan kaldırılabileceği gibi bu durumun geçici olduğu da unutulmamalı ve zamanla atlatılabilecek bir süreç olduğu bilinmelidir.

Bebeğin tanımadığı kişilerden korkması onun savunma mekanizmasıdır.

Yabancılama dönemi, bebeklerin etraflarını keşfederek yeni şeyler öğrenmeye başladıkları dönemle aynı zamana denk gelmektedir. Bu dönemdeki bebeklerin çoğu, yeniliğin kimi zaman can yakabilen bir şey olduğunu tecrübe etmiştir:

İlk defa ele geçirilen bir biberi yanlışlıkla ısırmak, sıcak bir eşyaya bilmeden uzanıp dokunmak gibi yeni keşiflerin acı sonları olmuş olabilir.

Bu da bebeğe, yeni olana karşı savunma mekanizmasının işlemesi gerektiğini öğretmiştir. Bu sebeple, yabancılık yapan bebeğe karşı yumuşak davranılmalıdır ve bebek için bu durumun önemi kavranmalıdır. Bebeklerin bilinmeyene karşı savunma silahları, yabancılık göstermeleridir.

Bebeklerde Yabancılama Nedir?

Yabancılık Çeken Bebeğe Nasıl Davranılmalıdır?

Bebeğinizin yaşadığı bu özel döneminde, ona nasıl davranmanız gerektiği ve herhangi bir kriz anında nasıl bir yol izlemenizin doğru olacağını belirlerken şu adımları izleyebilirsiniz;

  • Tanıdığınız biri onu kucağına almak istediğinde bebeğiniz ağlıyor ve o kişiye gitmek istemiyorsa, ısrarcı olmayın. Bebeğinizi korkularıyla zorla yüz yüze getirmek, onun korkularını daha çok tetiklemekten başka bir işe yaramayacaktır.
  • Bebeğiniz kendi evini ve odasını tanıdığı, güvenli bulduğu için bu yerlerde daha az yabancılık çekecektir. Yavrunuz bilmediği mekanlarda huysuzlanıyorsa, bildiği objeler veya oyuncaklarla ona eşlik edebilirsiniz.
  • Bebeğiniz dedesini tanıyor, ancak haftada veya ayda bir gördüğü için arada unutuyor ve yabancılık çekiyorsa, dedesinin bebeğinize ona ait bir oyuncak veya sevdiği bir eşya ile yaklaşarak iletişim kurmasını sağlamanız, bu duruma yardımcı olabilir.
  • Evinize yeni bir misafir geldiğinde misafirinizin hemen bebeğe yönelerek sevme çabaları, bebeğinizi huysuzlaştırabilir. Bebeğinizin yabancılama huyu varsa, gelen kişiden daha sakin yaklaşım göstermesini, belli bir süre uzaktan gülümseme ile güven kazanmasını rica edebilirsiniz. Ardından bebeğiniz sizinle iletişim halinde bulunan bu kişinin tehlike barındırmadığını anlayacaktır.
  • Bebeğinizle sık sık yeni ortamlar keşfetmek ve yeni kişiler tanıyarak yeni arkadaşlıklar kurmasına yardımcı olmak, onun sosyalleşmesini sağlarken ürkekliğini yenmesi bakımından da fayda sağlayacaktır.
  • Bebeklerde yabancılama, yoğun bir korku şeklinde gelişiyorsa bu aşamada yavrunuzu anne kucağında sakinleştirmek en doğrusudur. Bebeğiniz, anne kucağında kendini güvende hissederken siz de onu sakince yatıştırabilirsiniz.

”Bebeklerde Konuşma Evreleri Konulu yazılarımızı incelemek için aşağıdaki bağlantıya tıklayın.

Bebeklerde Konuşma Evreleri: https://www.bebek.com/bebeklerde-dil-ve-konusma-evreleri/

Aklınıza takılanları yorum olarak iletebilirsiniz.

Sevgiler.

]]>
https://www.bebek.com/bebeklerde-yabancilama/feed/ 0
Çoğul Gebelik ile İlgili Detaylar https://www.bebek.com/cogul-gebelik-ile-ilgili-detaylar/ https://www.bebek.com/cogul-gebelik-ile-ilgili-detaylar/#respond Mon, 24 Jan 2022 10:00:11 +0000 https://www.bebek.com/?p=26733 Gebelik kadınlar için son derece önemli ve heyecan verici bir süreçken çoğul gebelikler bu dönemi daha da heyecanlı hale getiren bir durumdur.

Peki, çoğul gebelik nedir?

Çoğul hamilelikler, birden fazla yumurta hücresinin aynı anda döllenmesi ve gelişmesiyle oluşur. Bu tarz durumlarda genel olarak ikiz bebekler dünyaya gelir. İkiz bebeklerin yanı sıra üçüz gebeliklerde mümkündür. Üçüz hamileliğin oluşabilmesi için ise üç ayrı yumurtanın üç ayrı sperm tarafından döllenmesi ya da döllenmiş yumurtalardan birinin bölünmesiyle oluşabilir.

Bunların yanı sıra dünyada rekor çoğul gebeliklerde var. Biraz garip olsa da tek seferde 8 hatta 12 bebek sahibi olan anneleri de haberlerde duyuyoruz. Evet, bu durumun garip olduğu kadar ürkütücü de olduğunun farkındayız…

Çoğul Gebelik Sebepleri Neler Olabilir?

Aile hikayesinde çoğul gebelik olanlarda bu ihtimal yüksektir. Genetik yatkınlığın yanı sıra 35 yaş üzeri ya da infertilite tedavisi gören anne adaylarında çoğul gebelik olasılığı tedavi sebebiyle artar. Yumurtlama ilaçlarının da bu tarz gebelikleri artırdığı söylenebilir.

Tek Yumurta Ya Da Çift Yumurta İkizleri Nasıl Olur?

Adet döneminde birden fazla yumurtanın döllenmesi ve bu yumurtaların rahim içinde ayrı ayrı gelişmesiyle çift yumurta ikizleri dünyaya gelir. Çift yumurta ikizleri farklı yumurta ve spermlerden meydana geldikleri için birbirine ancak herhangi iki kardeş kadar benzer ve farklı cinsiyet olabilirler.

Tek yumurta ikizlerinde ise durum farklıdır. Döllenen bir yumurtanın mitoz bölünme sırasında iki parçaya ayrılıp ayrı ayrı gelişmesiyle oluşur.  Aynı sperm ve yumurtanın genetik bilgisine sahip olduklarından olayı tek yumurta ikizleri aynı fiziksel özelliklere sahip olurlar. Bazen ayırt etmek olanaksız gibi gelir.

Çoğul Gebelik ile İlgili Detaylar

Çoğul Gebelik Nasıl Anlaşılır?

Adet döneminin gecikmesi gebelik şüphesini akla getiren ilk belirtidir. Bu düşünceyle doktora gittiğinizde çoğul gebeliğin belirtileri ultrason ile tespit edilebilir. Ancak ultrason ile 6. haftada iki kese görüldüğünde bebeklerin ikiz olduğu anlaşılır.

Kan testi yapıldığında hamilelik pozitif çıkar ancak bunun ikiz ya da üçüz olduğuna dair bir belirti olmaz. Bu sebeple çoğul gebeliğin anlaşılmasının en iyi yolu ultrason ile yapılan kontroldür. Bunun yanı sıra anne karnının hızla büyümesi ya da iki kalp atışının duyulması da diğer çoğul gebelik belirtileri arasındadır.

Çoğul Gebeliklerde Anne Adayları Neler Yaşayabilir?

Tekli hamileliklerde görülen belirtiler çoğul gebeliklerde farklı seyredebilir. Bu dönemde annelerde görülebilecek durumlar şunlardır:

  • Bulantı ve kusma daha çok olabilir.
  • İlk aylarda kanama riski daha yüksektir.
  • Kansızlık oranı yükselebilir.
  • Tansiyon normal değerlerin üzerinde seyredebilir.
  • Kilo alımı normal gebeliklere göre daha ani ve fazladır.

Çoğul Gebeliklerde Doktor Kontrolünün Önemi

Her hamilelik doktor kontrolü ve takibi gerektirir. Ancak çoğul gebeliklerde risk daha yüksek olduğu için takibi de oldukça önemlidir. Bu sebeple takip planı yapılmalı ve bu plana göre hareket edilmelidir. Hamilelik boyunca kan ve idrar tahlilleri yapılmalı ve bu tahliller doğrultusunda gerekli takviye edici ilaçlar kullanılmalıdır.

Kansızlık oranına göre kan ilaçları kullanılabilir. Ayrıca kalsiyum hamilelik boyunca oldukça önemlidir. Bu sebeple kalsiyum ilaçlarının kullanılması gerekebilir.

Gebelik süresince doktor takibi ile bebeklerin büyümeleri haftalarıyla orantılı olarak ilerliyor mu diye kontrol edilmelidir. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ise doğumun nasıl olacağına önceden karar verilmelidir.

Çoğul Gebeliklerde Yaşanabilecek Sorunlar

Daha önce de belirttiğimiz gibi ikiz ya da üçüz gebelik durumlarında tek bebeğe göre risk daima daha yüksektir. Birden fazla bebek taşımak gebeliğe bağlı birtakım problemleri beraberinde getirebilir. Bu riskler şunlardır:

  • Erken doğum: Gebeliğin 37. haftasından önce rahim ağzının açılmasına sebep olan rahim kasılmaları görülebilir. İkiz gebelik durumunda haftadan önce doğum meydana gelebilirken üçüz gebeliklerde bu süre, ortalama 35. haftadır. Bu sebeple erken doğumlarda bebekler düşük doğum kilolu olabilir. Bu durum bazı sağlık sorunlarına sebep olabileceği için çoğul gebelik yaşayan anne adayları sık sık doktor kontrolüne gitmeli ve bebeklerinin sağlığı ile ilgili gereken kontrolleri yaptırmalıdır.
  • Preeklampsi: Diğer adıyla gebelik zehirlenmesidir. Daha çok sebep olduğu yüksek tansiyon ile karakterize edilir. Çoğul gebeliklerde preeklampsi daha fazla görülür. Bu durumun diğer belirtileri ise aşağıdaki gibidir.
  • Ani kilo alımı
  • Baş ağrısı
  • Karın ağrısı
  • Görme bozuklukları
  • Ellerde ve ayaklarda şişme

Eğer bu tarz belirtiler varsa vakit kaybetmeden doktorunuzla görüşmeli ve gerekli önlemleri almalısınız.

  • Sezaryen doğumda artış: Çoğul gebeliklerde genel olarak sezaryen doğum tercih edilse de ikiz gebeliklerin yarısı normal doğum yapabilir. Ancak ikinin üstünde bebek varsa tavsiye ve tercih edilen doğum şekli sezaryendir.
  • İkizden ikize transfüzyon sendromu: Bu durum daha çok tek yumurta ikizlerinde görülür. Bebeklerin plasentası yani iki bebek arasında damarsal geçiş bulunması halinde görülebilecek bir durumdur. Bir bebeğe daha fazla kan akışı sağlanırken diğer bebeğe daha az kan akışı olur.Bu durumda bebeklerin birine fazla yükleme, diğerinde ise kansızlık ya da gelişme geriliği gibi problemler meydana gelir. Bu sebeple bu durumdan iki bebekte olumsuz yönde etkilenir. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınızda doktorunuzla görüşmeli ve gerekirse erken doğum seçeneğini değerlendirmelisiniz.
  • Kaybolan ikiz sendromu: Bu sendroma bağlı durumlarda erken ultrasonda ikiz gebelik görülür ancak ilerleyen dönemlerde ikizlerden biri görülmeyebilir. Bu durum tam olarak açıklanama Bu durumu engellemek için anne olarak sizin alabileceğiniz herhangi önlem yoktur. Bu sebeple kendinize yüklenmemeli ve üzmemelisiniz.
  • Yapışık ikizler: Bu durumun görülme olasılığı yaklaşık 100.000 doğumda bird Tek yumurta ikizlerinde bazen yumurtalar birbirinden tam olarak ayrılamaz ve sonucunda yapışık ikizler oluşur. Oldukça nadir görülen bu durumda bebekler baş, göğüs ya da leğen kemiklerinden birbirine yapışık olabilirler. Bazı durumlarda ikizler bir ya da birden fazla organı ortak kullanabilir. Yapışma noktası ve paylaşılan organ sayısına göre bazen cerrahi müdahale ile ikizleri ayırmak mümkün olabilir. Bu durumun oldukça nadir yaşandığı unutulmamalı ve çoğul gebelik yaşıyorum acaba böyle bir durum yaşar mıyım diyerek strese girmemelisiniz.

Dilerseniz İkiz Gebelikte Kaçıncı Haftada Doğum Yapmalı?” Konulu videomuzu izleyebilirsiniz.

Çoğul Gebeliklerde Hangi Testler Uygulanır?

Tekli hamileliklerde yapılan ikili testler yerine çoğul hamileliklerde 11, ve 13. haftalar arasında ense kalınlığı ölçümü yapılır. Tekli gebeliklerde yapılan üçlü ve dörtlü testler yerine çoğul hamileliklerde 20. ve 23. haftalar arası detaylı ultrasonografi yapılır.

Çoğul Hamileliklerde Spor Yapılabilir mi?

Hamilelik kilo aldıran bir süreç olmasının yanı sıra sağlığınıza özen göstermeniz gereken bir dönemdir. Ancak çoğul gebelik de olsa doktor tavsiyesi ile ilk aylarda düşük tempolu spor yapılabilir. Son aylarda ise erken doğum riski olduğu için aktif spor yapılmaması tercih edilir.

Bunların yerine 2. trimester döneminde hafif tempolu yürüyüşler ya da doktorunuzun izniyle yoga ya da yüzme ile ilgilenebilirsiniz. Ancak 3. trimester döneminde daha çok istirahat etmeniz ve daha az hareketli olmanız tavsiye edilir.

Hamilelik, başlı başına heyecanlı ve merak uyandıran bir süreçtir. Karnınızda yeni bir hayatın oluşması, büyüdükçe size tepki vermesi kelimelerle anlatılamayacak duygular arasında, en üsttedir. Hele bir de ikiz ya üçüz annesi olacaksanız… Karnınızda iki hatta belki de daha çok kalbin atması tarifi mümkün olmayan bir durum olsa gerek. Bu sebeple bu dönemlerin tadını çıkarmalı ve strese girmemelisiniz.

Tüm çoğul gebelik sürecinde hamileliğinizi takip eden bir kadın doğum uzmanı olmalı ve bu süreçte doktorunuzla birlikte sıkı bir plan yapıp buna göre hareket etmelisiniz. Ayrıca her zaman yanınızda size yardım edebilecek kişilere de ihtiyacınız olacak. Çünkü hamilelik başladıktan sonra kısa sürede kilo alabilir ve hareketlerinizde birtakım kısıtlamalar olabilir.

Doktorunuzun tavsiyeleri ve sevdiklerinizin desteğiyle bu dönemi kolayca ve sorun yaşamadan geçirebileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.

“Çoğul Gebelikler Hakkında Merak Ettikleriniz” Konulu yazımızı okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayın!

Çoğul Gebelikler Hakkında Merak Ettikleriniz: https://www.bebek.com/cogul-gebelikler-hakkinda-merak-ettikleriniz/

Aklınıza takılanları yorum olarak iletebilirsiniz.

Sevgiler.

]]>
https://www.bebek.com/cogul-gebelik-ile-ilgili-detaylar/feed/ 0 https://www.youtube.com/embed/mRnRwa4DMfo 32 - Bebek.com nonadult
Anne Olmanın Zorlukları https://www.bebek.com/anne-olmanin-zorluklari/ https://www.bebek.com/anne-olmanin-zorluklari/#comments Tue, 23 Nov 2021 13:00:48 +0000 https://www.bebek.com/?p=16694 Anne olmak genellikle “dünyanın en zor işi” olarak tanımlanır. Bu, size para ödenmeyen ve sürekli olarak “deneyimledikçe öğrenmenizi” gerektiren bir “iş”tir. Hastaneden bebeğinizle eve geldiğiniz andan itibaren, sizi zaman zaman biraz stresli ve bunalmış hissetmenize neden olabilecek, yoğun, son derece ilgili bir bakım dünyasının içindesinizdir. Ancak bebek bezi değiştirme, ağlayan çocukları yatıştırma ve emzirme gibi günlük işlerin ve görevlerin ötesinde, anne olmak çeşitli duygusal zorlukları da beraberinde getirir.  

Yeni Anne Olmanın Zorlukları

Yeni anneler genellikle sevinç, mutluluk, gururun yanı sıra stres, üzüntü ve kafa karışıklığı da dahil olmak üzere çok çeşitli duygular hissederler. Annelik, kimliğinizde ve benlik duygunuzda derin değişiklikler getirir. Emzirmek bir meydan okumadır, ancak yeni bir anne olmanın duygusal zorlukları hayatınızdaki her şeyi renklendirir. Birçok anne kendilerine çok fazla baskı uygular veya kendileri için gerçekçi olmayan hedefler belirler ve ardından algılanan her hata veya eksiklik için kendilerini suçlarlar. Kendinizden anne olma konusunda “hemen uzman” olmanızı bekleyebilirsiniz, ancak bu o kadar kolay değildir. Özellikle uykusuzken ve düzinelerce küçük ama karmaşık çocuk bakımı görevini ilk kez yapmayı öğrenirken.

Bu dönemde özgüven eksikliği hissedebilir veya sorumluluktan bunalmış hissedebilirsiniz. Hormonlarınız, artık “kendiniz” olmadığınızı hissettirecek şekilde çarpıcı biçimde değişiyor olabilir. Özellikle ilk haftalarda bebeğinizle henüz tam bir “ilişki” kuramamışsınız gibi görünebilir. Emzirme seansları dışında bebekle iletişim kurmanın veya birbirinizi anlamanın gerçek bir yolu olmadığını hissedebilirsiniz. Genellikle her türlü şey için suçluluk duyarsınız.

  • Dağınık bir eve sahip olduğunuz için, 
  • Kendinize zaman ayıramadığınız için veya eşinizi ihmal ettiğinizi düşündüğünüz için. 

İşe geri dönüp dönmeme konusundaki kararlarınızı ikinci kez düşünebilirsiniz Zaman zaman çocuğunuzla ilgili hayal kırıklığına uğradığınız için kendinizi suçlu hissedebilirsiniz. Kişisel zaman ve kişisel alan kaybı, yeni anneler için büyük bir sorundur. En önemlisi tüm gün aç, muhtaç bir bebekle yalnız kalmak yorucu olabilir. Belki de yeni anneler ve anne adayları için en büyük duygusal zorluk, bilinmeyenden korkmaktır anne olmanın tüm zorluklarıyla nasıl başa çıkacaksınız, ailenizin, eşinizin ve ailenizin çeşitli ihtiyaç ve taleplerini en önemlisi dışarıdaki hayatınızı nasıl dengeleyeceksiniz? 

Endişe Etmek

Anne olmak, sizin ve çocuğunuzun hayatını etkileyen bir dizi kararın sadece başlangıcıdır. Her zaman seçenekler olacaktır ve birçok anne temelde tam bir yetersizlik duygusu hisseder. Anneler sık sık bebekleri için en iyisini yapıp yapmadıkları. Bebeklerinin neden ağladıkları veya başka herhangi bir konuda doğru olanı yapıp yapmadıkları konusunda endişelenir. Anne olmak özellikle ilk zamanlar endişeden oluşmaktadır. Bir anne olarak yolculuğunuzda yalnız olmadığınızı hatırlamak önemlidir. Eşinizden, ailenizden, arkadaşlarınızdan ve çeşitli bilgi ve kaynaklarınızdan güç almaya çalışın ve bu endişelerin bir kısmını bir kenara bırakın.

Başarısızlık Korkusu

Nasıl harika bir anne olunacağına dair bazı korkuların olması doğaldır. Kültürümüzde anne olmanın doğuştan gelen bir yetenek olduğu benimsenir fakat bu bir yanılsamadır. Annelik içgüdüsü doğuştan olsa da anne olmak deneyimle öğrenilen bir beceridir. Elinizden gelenin en iyisini yapıyorsanız ve bebeğinizin beslenme, rahatlık ve sevgi ihtiyaçlarını karşılıyorsanız, anne olarak “başarısızlık” diye bir şey olmadığını unutmayın. Her anne yeni bebekle bağ kurmak için bir başlangıç ​​döneminden geçmek zorundadır ve bu bir gecede olmaz. Emzirmek zor olabilir ve bu nedenle annelerin en doğru şekilde emzirmeyi öğrenmelerine yardımcı olacak emzirme danışmanları ve diğer yardımcı emzirme kaynaklar var. Yardım almaktan çekinmeyin.

Bebeği Anlamamak

Anneler kendilerinin en kötü eleştirmenleridir. Birçok annenin annelik becerileri konusunda yüksek beklentileri vardır ve bir şekilde bebek için ne yapmaları gerektiğini her zaman bilmeleri gerektiğini düşünür ve işler yolunda gitmediğinde kendilerini suçlarlar. Her annenin bebeğinin sakinleştirmenin imkansız olduğu veya bebeğin imkansız taleplerde bulunduğu, saatlerce emzirmek istediği, kucağında tutulmak ya da uykuya dalmak için saatlerce kucakta sallanmak istediği zamanlar vardır. Bazen bebeğinizin neden ağladığını ve ne istediğini anlayamadığınızı düşünüp umutsuzluğa kapılmanız çok normal. Unutmayın ki siz anneliğe alışırken bebeğinizde size ve dünyaya alışmaya çalışır. Sakin ve sabırlı olun.

Uyku Eksikliği

Her anne, uykusuzluğun anne olmanın kesinlikle en zor yanı olduğu konusunda hemfikirdir. Her bebeğin kendine özgü bir uyku düzeni vardır ve bazı bebekler gayet iyi bir uyku düzenine sahipken bazıları ise gece boyunca emmek isteyerek uyanır. Bebeğinizi nasıl uyutacağınızla ilgili problemler yaşıyorsanız bir uzmandan uyku eğitimi alabilirsiniz.

Kişisel Zamana Sahip Olmamak

Anne olduğunuzda “zaman” bulmak çok önemlidir. Birçok anne, bütün gün bir bebeği tutup emzirdikten sonra ev işlerine zaman ayırıp ardından tekrar bebeği ile ilgilenirken bu yoğunlukla baş edemediğini hissedebilir. Kendinize biraz zaman ayırmak ve kişisel alan duygunuzu korumak istemek tamamen doğal ve gereklidir. Her ne kadar çocuklarımızı koşulsuz sevsek de anneler olarak kendimize iyi bakabilmeli ve alışverişe gitmek ya da yürüyüşe çıkmak gibi bir şey olsa bile kendi başımıza basit deneyimlerin tadını çıkarmalıyız. Her gün kendinize zaman ayırın. Eşinizden size bir mola vermesini isteyin.

Suçlu Hissetmek

Anneler, çocuklarıyla yeterince zaman geçirememek, çocuklarıyla yeterince “kaliteli zaman” geçirmemek, çocukları için doğru şeyleri yapamamak ya da “doğru” seçimleri yapamamak gibi hemen hemen her konuda suçluluk duyarlar. İronik olarak, bu suçluluk duyguları sizi çocuklarınız için duygusal olarak mevcut ve enerjik olmaktan alıkoyuyor olabilir. Bu nedenle, bir anne olarak verdiğiniz kararlardan dolayı kendinizi kötü hissetmemeye çalışın. Dünyanın en zor işinde elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz!

Çalışan Anne Olmanın Zorlukları

Çalışan bir anne iki cephede zorluklarla yüzleşmek zorundadır. Biri işyerinde diğeri evde.

Evde:

  • Çocuk kalkmadan günlük işlerinizi bitirmeniz için aileden erken kalkmanız gerekir.
  • Çocuğun okula gitmeye hazır olduğundan emin olmanız gerekir.
  • Çocuğun günlük ihtiyaçlarını karşılamalı ve uygun şekilde ilgilenildiğinden emin olmalıdır. 
  • Çalışan anne, çocuğunun tüm gün boyunca olup bitenlerini dinlemeli ve aynı zamanda evde veya okulda karşılaştığı sorunlarla başa çıkmasına yardım etmelidir.
  • Bazı durumlarda, eğer yeterince şanslıysa, eşinin ve diğer aile üyelerinin desteğini alabilir. Aksi takdirde, bu zorluklarla tek başına yüzleşmek zorundadır.
Çalışırken size asla rahat vermezler! Emoji
çalışırken asla rahat vermezler
Sizi uyuturlar onlar uyumazlar!  Uykulu Emoji
uyumazlar
Bir günde sayamayacağınız kadar anne diyebilirler! Bu durum sizler için bazen bunaltıcı olabilir Emoji
yemek yaparken yanınızdan ayrılmazlar

İş yerinde:

  • Hem ev hem de iş hayatını birlikte yürütmek fazlasıyla zor olmasına rağmen anneden her iki alanda da mükemmel olması beklenebilir. 
  • İş arkadaşları ve patron, evdeki sorumlulukları asla umursamayabilir ve koşulsuz çalışmanı ve sonuç getirmeni bekleyebilir.
  • İşyerinde verilen hedefi karşılarken bazen çocukla ilgilenmek geri planda kalabilir.
  • Patron, izin istediğinizde bunun çocuğunuzla ilgili bazı acil durumlar için olduğunu anlamayabilir.

Her ne koşul ile karşılaşırsanız karşılaşın yaptığınız şeyin çok zor ve çok kutsal olduğunu unutmayın. Annelik dünyanın en zorlu görevidir. Hiç izin yapamadığınız ve sonucunda emeklilik ikramiyesi olarak sizin yetiştirdiğiniz bir birey ile karşılaştığınız kutsal bir görevdir. Her anne güzel ve her anne özeldir. Unutmayın ki mükemmel olmak zorunda değilsiniz sevgi dolu olmanız bebeğiniz için yeterlidir.

Anne Olduktan Sonra Hayatında Değişen 6 Şey! : https://www.bebek.com/anne-olduktan-sonra-hayatinda-degisen-6-sey/

]]>
https://www.bebek.com/anne-olmanin-zorluklari/feed/ 1
Bebek Kusmalarına Karşı 7 İpucu https://www.bebek.com/bebek-kusmalarina-karsi-7-ipucu/ https://www.bebek.com/bebek-kusmalarina-karsi-7-ipucu/#comments Wed, 03 Nov 2021 10:00:06 +0000 https://www.bebek.com/?p=37325 Bebekler çok sık kusma eğilimi gösterirler. Kusmaların birçok nedeni olduğu gibi, yaşa bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bebekler genelde emzirildikten ya da mama ile beslendikten sonra kusarlar. Aileler ilk bebeklerini kucaklarına almış ve ilk defa bu deneyimi yaşıyorlarsa, bu durum anne ve babayı endişelendirebilir. Doğumdan sonra gerçekleşen kusmalar oldukça normal bir şekilde karşılanır ve fizyolojik kusma yada fizyolojik reflü olarak adlandırılır.

Bebeklerde doğumdan sonraki 10 gün içinde başlayan reflü, giderek azalır. Bebekler zorlandıkları için kusabilecekleri gibi bu kusma bir hastalığa bağlı olarak da gerçekleşebilir.  Bu yüzden annenin bebeğini sürekli gözlemlemesi ve onu rahat ettirmesi önemlidir. Süt kesiği biçimindeki bu tür kusmalar normal karşılanırken, bebeğin kusarken zorlanması ya da kusmanın fışkırarak gerçekleşmesi durumunda anneye bir an önce bebek doktoruyla temas etmesini tavsiye ediyoruz. Bu bakımdan, annelerin bebeklerde kusmanın sebeplerini bilmeleri gerekiyor.

Bebekler Neden Kusar?

Kusmayı önlemek için önce kusmaya neyin neden olduğunu bilmek gerekir. Alerjik bir reaksiyon mu bebeğinizi kusturuyor, yoksa gazını çıkaramadığı için mi kusuyor? Bunu anlamanın tek yolu onu gözlemlemek ve kusma ile birlikte diğer semptomların da var olup olmadığını kontrol etmek. Sağlıklı bebekler az miktarda beyaz, mukuslu, köpüklü, asitli kusarken, bazen de birkaç defa ağız dolusu kusabilir. Bebeklerde kusmalar beslendikten hemen ya da 1-2 saat sonra gerçekleşir. Çünkü yenidoğanlarda yemek borusuyla mide arasındaki kapak olgunlaşmamıştır, kasılma yetersizliği vardır ve mide içeriği yemek borusuna kaçar sonra ağızdan atılır.

Daha büyük bebeklerde ise, besleme sırasında havayla karışan süt ya da mama yukarı doğru çıkabilir. Bebeğin doğumundan sonraki birkaç gün içinde başlayan fizyolojik gastroözofageal reflü denen bu durum ilerleyen günlerde azalır, 2 yaştan sonra devam etmesi beklenmez. Anneler bebeğin kilo alması için, bazen ihtiyacından fazla besleyebilir. Bu da bebeğin fazla besini kusma yoluyla çıkarmasıyla sonuçlanır. Bu kusmalar ilk 1-2 yaşta hafifleyerek tamamen ortadan kalkacaktır. Bebekler bazen beslenme sonrasında, ağızlarından az miktarda besini çıkarabilir.

Regürjitasyon denen bu durum genellikle sızıntı şeklinde olur ve kusma olarak değerlendirilmez. Bu tip çıkarmalar fizyolojik gastroözofageal reflünün belirtisi olabilir, bebek 6-12 aylıkken kendiliğinden kayboluyor. Düzelmediği ve giderek arttığı durumlarda doktora başvurulması gerekir. Doğumdan sonraki ilk günlerde yani yeni doğan döneminde görülen kusma nedenleri arasında enfeksiyonlar (mide-barsak enfeksiyonları, nekrotizan enterokolit de denen bir çeşit bağırsak iltihaplanması), doğumsal metabolizma hastalıkları, bebeğin anne karnında amniyon sıvısını fazladan yutması, bağırsak hareketlerini sağlayan sinirsel uyarımın olmaması, böbrek üstü bezi yetmezliği, karaciğer-safra kesesi hastalıkları, kronik hastalıklara (akciğer, kalp, böbrek, kas ve sinir gibi) bağlı beslenme intoleransı ve bazı gıda proteinlerine karşı intolerans (süt proteini gibi) sayılabilir.

Yemek borusunun mideye bağlanan ucunun kapalı olması da şiddetli kusmalarla kendini gösterebiliyor. Bu sorunu olan yeni doğan bebeklerdeki en belirgin özellik doğduktan sonraki birkaç besleme sonrası kusmaya başlamasıdır. Çünkü besinler yemek borusunda birikir. Kusmaya nefes darlığı ve morarma da eşlik edebilir.

Yemeklerden saatler sonra gerçekleşen zorlanarak, öğürtünün eşlik ettiği, fışkırır tarzda, burundan da gelebilen kusma daha endişe edicidir. Huzursuzluk, ten renginin solması gibi belirtiler de eşlik edebilir. Özellikle yeni doğan bebeklerde, ilk 24- 36 saat arasında görülen şiddetli kusmalar sindirim sisteminin herhangi bir yerinde görülen tıkanıklık belirtilerinden biri olarak kabul edilir. Bu şiddetli kusmaların en sık görülen nedenleri; bağırsak tıkanıklığı veya darlığı, bağırsağın belli bölümlerinin olmaması, karın organlarının göğüs içinde fıtıklaşması, mide darlığı (pilor stenozu). Bu tip sorunlar acil cerrahi müdahale gerektirebilir.

Kusmada psikolojik faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle 1 yaşa kadar olan bebeklerde görülen uyum sorunu kusmaya neden olabilir. Anne- bebek arasındaki ilişki problemi, annenin gergin olması, bebeğe az ilgi göstermesi, bebeğin huzursuz bir ortamda büyümesi bu süreçte etkili faktörlerdir. Gerginliği hisseden bebek, kusarak tepkisini ortaya koyabilir.

Özellikle beslenme konusu, kusma problemlerinin aşılmasında ve önlenmesinde en dikkat edilmesi gereken şeylerden bir tanesidir. Bebeğin üşütmesi de kusmaya neden olan olabilir. Bu yüzden bebek sıcak tutulmalı ve kusmaya sebep olan üşütme problemi engellenmelidir.

Altı ve on iki aylık bebekler arasında ise kusma genellikle ek besinlere geçildiği için gözlemlenir. Vücudun yeni besinlere alışma sürecinde kusma gibi rahatsızlıklar görülebilir. Bebeğin yemek yemeyi istememesi ya da reddetmesi de kusma problemine yol açabilir. Bir yaşından büyük bebeklerde ise kusma problemi nadiren görülür. Bir yaşından sonra görülen kusmalar yine beslenme konusuna bağlı olabilir: Bebeğe aşırı yemek yedirmek veya yağlı besinlerle beslemek kusmaya yol açabilirken; enfeksiyon veya reflü gibi hastalıklar da bu soruna neden olabilir.

Bebek Kusmalarına Karşı 7 İpucu

Bebeklerde Fışkırarak Kusmak

Bebeğiniz fışkırır gibi kusuyorsa bu ciddi bir durumdur. Böyle bir durum yaşandığında bir an önce doktora gitmeniz ve alerjik bir sıkıntı varsa, yediği içtiği şeylere dikkat etmeniz gerekmektedir. Bir tespitiniz varsa bunu doktorunuzla paylaşmalısınız. Fışkırır tarzda kusma;

  • bağırsak düğümlenmelerinde,
  • bağırsak boğulmalarında,
  • kafa içi basınç artışı durumunda,
  • zehirlenme durumlarında olabilir.

Normal Kusma

Bebeklerde kusma değişkenlik gösterir. Bazıları az, bazıları ise ağız dolusu kusar. Genellikle bu kusmalar yeni doğan bebeklerde ilk aylarda görülür. Çünkü yeni doğan bebeklerde yemek borusu ve mide arasındaki mesafe henüz tam olarak olgunlaşmamıştır. Daha büyük bebeklerde sıkıntı yemek esnasında olur.

Beslenme sırasında süt, havayla karışır ve bu yüzden yemek borusundan yukarıya çıkar. Yanlış beslenme, bebeğinizin kusmasına neden olabilir. Bebeğinizi emzirirken hava yutması, emme hızı, gaz çıkartılmaması gibi etmenler kusmasına neden olabilir.

Sızıntı Halinde Çıkarma

Bebeğiniz beslendikten sonra, az da olsa yediğini geri çıkartabilir, sonra tekrar yutabilir. Bu durumu kusma ile karıştırmamak gerekir. 1 yaşına kadar sürecek bu durum eğer uzarsa, doktorunuza başvurmanız gerekir.

Bebek Kusmalarına Karşı 7 İpucu

  • Bebeğinizi tıka basa doyurmayın.
  • Bebeğiniz ağlarken onu doyurmaya çalışmayın. Bu daha çok hava yutmasına neden olur. 
  • Bebeğinizi beslerken ya da besledikten sonra hemen yatırmayın. 
  • Yatırmak durumunda kalırsanız da reflü yatağından destek alarak bebeğin başının vücudundan daha yüksekte kalmasını sağlayın.
  • Bebeğinizi besledikten sonra hoplatıp, zıplatmayın. 
  • Bebeğinizin gazını besleme sırasında, sonrasında, hatta öncesinde de her zaman çıkarmaya çalışın.
  • Mümkün olduğunca dik durmasına özen gösterin.

Bu gibi çözümler de kusma probleminin önün geçemiyorsa ve bebek sık sık kusmaya devam ediyorsa, mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.

Bebek Kusarken Yapmanız Gerekenler

  • Tüm kontrollerinizi yapmanıza rağmen bebeğiniz kusmaya devam ediyorsa, bebeğinizi yan ya da yüzüstü yatar pozisyona getirin
  • Kusma durumu bitene kadar katı gıdalar vermeyin
  • Kusma bittikten sonra ağzının içini temizlemeniz gerekir. İşaret parmağınızla kolayca yapabilirsiniz
  • Eğer kusma şiddetliyse ve günde 3 defadan fazlaysa, kusmukta kan veya yeşil renkli safra varsa, ateş çıktıysa, öksürük veya diğer enfeksiyonel göstergeler varsa, çok acil şekilde doktora götürün.

 

]]>
https://www.bebek.com/bebek-kusmalarina-karsi-7-ipucu/feed/ 1
Gebelikte Kuyruk Sokumu Ağrısı Nedir? Tehlikeli midir? https://www.bebek.com/gebelikte-kuyruk-sokumu-agrisi/ https://www.bebek.com/gebelikte-kuyruk-sokumu-agrisi/#comments Thu, 26 Aug 2021 10:00:10 +0000 https://www.bebek.com/?p=37239 Hamilelik serüveninin başlaması ile beraber vücudunuzda da değişimler başlar. Vücut, bu değişimler karşısında ağrı ile cevap verebilmektedir. Hamilelikte en çok görülen ağrılardan biri de bel bölgesindeki kuyruk sokumu ağrısıdır. Bel ve kuyruk sokumu ağrısı beraber görülebilmekte veya sadece kuyruk sokumunda da ağrı oluşabilmektedir.

Kuyruk sokumu kemiğinin tıpta birçok karşılığı bulunmaktadır. Tıpta koksiks, halk arasında ise pöç kemiği ya da pöçük kemiği olarak anılmaktadır.

Kuyruk sokumu kemiği ise omurgamızda bulunan 33 omurun sonuncusudur. Kuyruk sokumu kemiği üst ve alt gövdeyi birbirine bağlayan leğen kemiğinin bir parçasıdır. Aynı zamanda leğen kemiği içindeki organları alttan destekleyen kasların da birleşim noktasıdır.

Gebelikteki Kuyruk Sokumu Ağrısının Nedenleri Nelerdir?

Kuyruk sokumu ağrısı kadınlarda ve özellikle de hamilelerde daha yüksek oranda görülür. Bu ağrının belli başlı nedenleri şunlardır;

Relaksin Hormonu

Relaksin hormonu hamileliğin başında kan damarlarının oluşumunu sağlamaktadır. Bu sayede döllenen yumurta için uygun ortamı hazırlar.

Aynı zamanda hamileliğin ilerleyen dönemlerinde leğen kemiklerinin öndeki birleşim yerinde bulunan eklemin gevşemesinde rol oynar.

Bu sayede bebek doğum esnasında daha kolay ve rahat çıkmaktadır. Eklemdeki bu gevşeme, leğen kemiklerindeki kaslarda da gevşemeye yol açmakta ve kuyruk sokumuna olan baskıyı daha da arttırmaktadır.

Tabii ki de bu ağrının başka nedenleri de mevcut;

  • Uzun süreli aynı pozisyonda kalmak
  • Gebeliğe uygun olmayan pozisyonlarda uzun süre kalmak
  • Karın bölgesine darbe alınması
  • Obezite
  • Sinir veya kas sıkışması

Gebelikte Kuyruk Sokumu Ağrısını Tetikleyen Durumlar Nelerdir?

Hamileliğinizin başlangıcında bu ağrıyı hissetmeyebilirsiniz fakat bazı durumlar bu ağrıyı yaşamanıza veya var olan ağrınızı arttırmaya yol açabilir. Bunlar;

  • Vücut duruşunun ve vücut ağırlık merkezinin değişmesi
  • Hapşırma gibi karın içi basıncı arttıran durumlar
  • D vitamini eksikliği
  • Gebelikte hızlı kilo alımı veya fazla kilo alımı
  • Kabızlık, hemoroit durumları
  • Ağır yük kaldırma
  • Önceden var olan bel fıtığı rahatsızlığı
  • Kasların gevşemesi ayrılması
  • Omurga ve bel bölgesi üzerine düşme veya darbe alma
  • Daha önceden geçirilmiş omurga yada bel kemiği kırıkları

Hamileler Bu Ağrıyı Nasıl Tanımlıyor ?

Yapılan çalışmalarda hamileler bu ağrıyı daha çok hareket sonrası belin alt kısmında bıçak gibi keskin şekilde ani bir batma şeklinde tanımlıyor.

Ağrının Kuyruk Sokumundan Kaynaklandığını Nasıl Anlarsınız?

Kuyruk sokumu leğen kemiğinin arkasına denk gelmektedir. Kuyruk sokumu ağrısında ağrı belden kalçaya doğru iner veya kalçadan bele yukarı doğru çıkar.

Şikayetler Ne Zaman Başlıyor ?

Anne adaylarında bu şikayet daha çok 4.ay ve 6.ay arasında başlamakta olup doğumdan sonraki 10 gün içinde azalmaktadır.

Gebelikte Görülen Kuyruk Sokumu Ağrısı Tehlikeli Bir Durum mudur?

Gebelikte görülen kuyruk sokumundaki ağrısı normal bir süreçtir. Ay ve günler geçtikçe bebek büyümekte ve bölgeye olan baskısı da artmaktadır. Bu baskının artması ile beraber bebek her geçen gün kasları daha da germekte, ağrıyı daha da arttırmaktadır.

Gebelikte Görülen Kuyruk Sokumu Ağrısı Cinsiyeti Belirler mi?

Günümüz de anne adayları hamileliklerini bilimsel olarak daha gerçekçi bilgiler ile ilerletmektedir. Fakat geçmiş zamanlarda hurafeler ve halk arasındaki söylentiler anne adayları tarafından ilgi çekici olabilmiştir.

Rivayete göre ağrının belde olmasının erkek bebeğe, karnın alt kısmında ve kasıkta hissedilmesinin ise kız bebek olabileceği söylenmiştir. Fakat bu bilginin bilimsel bir açıklaması yoktur. Yani ağrının yeri ile bebeğin cinsiyeti arasında bilimsel anlamda bir ilişki yoktur.

Kuyruk Sokumu Ağrısı Doğum Şeklini Etkiler mi?

Bu sorunun cevabı kuyruk sokumu ağrısı yaşayan annelerin ağrıyı yaşama sebebine göre
değişmektedir. Ağrının nedeni büyüyen ve esneyen leğen kemiği ise anne vücudu kendini
doğuma hazırlıyordur ve doğum normal yolla olabilir.

Fakat ağrının nedeni yukarıda da belirttiğimiz nedenlerden biri ise uygun doğum planı doktor tarafından yapılmalıdır.

Gebelikte Görülen Kuyruk Sokumu Ağrısı Ne Zaman Risk Taşımaya Başlar?

İlerleyen hamilelik haftaları ile birlikte annelerde kuyruk sokumu ve bel bölgesindeki ağrıda artış görülmektedir. Ağrının anneyi rahatsız etmeyecek düzeyde olması sakıncalı değildir. Fakat annenin hareketlerinde kısıtlanma, yürümede zorluk, yatış ve kalkış sırasında zorlanma gibi durumlar ve kanama görülürse durum artık risklidir ve doktor ile iletişime geçme vakti gelmiştir.

Gebelikte Görülen Kuyruk Sokumu Ağrısı Düşüğe Neden Olur mu?

Belirttiğimiz durumlara ek olarak görülen kanama erken hamilelik haftalarında görülürse düşük riski fazladır. Derhal doktor ile iletişime geçilmelidir.

Kuyruk Sokumu Ağrısı Doğum Sonrasında Geçer mi?

Ağrınız hamileliğe bağlı leğen kemiği bağlarının genişlemesi veya bebeğin baskısı sonucunda oluşuyor ise doğum sonrası birkaç gün yada birkaç hafta içinde geçmektedir. Fakat ağrının nedeni hamileliğe bağlı değil ise doktor tarafından takibi ve uygun tedavisi mutlaka yapılmalıdır.

Ağrıyı Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

  • Anne adayının evde yapabileceği egzersizler, basit aerobik ve pilates hareketleri ağrının hafiflemesinde oldukça önemlidir bunların sayesinde ağrıda azalma, rahatlama sağlayabilir.
  • Ağrıdan etkilenen bölgeye sıcak veya soğuk kompres uygulaması yapılması anlık veya kısa süreli olarak ağrının azalmasına katkı sağlamaktadır.
  • Organik ve bitkisel yağlar ile bölgeye dairesel ve aşağı – yukarı olacak şekilde masaj uygulanması da fayda sağlar.
  • Hamilelikte ortopedik olmayan ve yüksek topuklu ayakkabı giyilmesinden kaçınmak ağrının oluşmasını önlemektedir. Bu dönemde daha çok ortopedik ayakkabı ve ayağı destekleyen ayakkabı tercih edilmesi daha uygundur.
  • Mümkün oldukça ani hareketlerden kaçınılmalıdır. Karın bölgesinden alçakta olan herhangi bir
    nesneyi alırken eğilmek yerine dizlerden destek alıp çömelerek almak beldeki ağırlığı azaltmaktadır.
  • Hamilelikte görülen kabızlık bağırsaklarda doluluk oluşturur, bele fazladan ağırlık biner. Bu durumda kuyruk sokumu ağrısı artar. Kuyruk sokumu ağrısı olduğu durumlarda kabızlığı önlemek için lifli besin ve su tüketimi arttırılmalıdır.
  • Uzun süreli aynı pozisyonda oturmak veya uzun süreli ayakta kalmak kuyruk sokumu ağrısının şiddetini arttırabilmektedir. Aynı pozisyonda uzun süreli (2 saat) kalmamaya dikkat edilmeli ve belli aralıklar ile ev içinde veya çalışma alanında kısa süreli yürüyüşler yapmalıdır. Gün içinde en az 30 dakika yürüyüş yapılması önerilmektedir.

Gebelikte Yürüyüş Yapmanın Önemi yazımızı okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Hamilelikte Yürüyüş Yapmak: Gebelikte Yürüyüş Yapmanın Önemi – https://www.bebek.com/gebelikte-yuruyus-yapmanin-onemi/

  • VKİ (vücut kitle indeksi) doktorunuzun uygun gördüğü sınırlar arasında tutulmalıdır. Normalden fazla kilo alımı bel ve diğer dokulardaki gerilimi arttırmakta ve beraberinde kuyruk sokumundaki ağrıyı da etkilemektedir.
  • Doktorunuz uygun görüyor ise anne karın destek kemeri (annelik kemeri) kullanımı taşıyacağınız yükün ağırlığını azaltması ile kuyruk sokumu ağrısını da hafifletir. Ağrının şiddeti günlük hayatı etkiliyor ve hareket kısıtlılığına yol açıyorsa doktorun önerisi ve incelemesi ile blokaj iğnesi yapılabilir. Blokaj işlemi modern ve uzun süreli etki sağlayan bir yöntemdir. Bu işlem ile ağrıyı oluşturan sinir liflerine uzun süre etki gösteren anestezik madde enjekte edilmektedir. İşlem ortalama 15-20 dk. arasında sürmektedir ve anne aynı gün içinde yürütülüp taburcu edilir. Fakat bu işlemin alerjik yan etkileri olabileceği de göz ardı edilmemelidir.
]]>
https://www.bebek.com/gebelikte-kuyruk-sokumu-agrisi/feed/ 1
Kaygı ile Nasıl Başa Çıkılır? https://www.bebek.com/kaygi-ile-nasil-basa-cikilir/ https://www.bebek.com/kaygi-ile-nasil-basa-cikilir/#respond Fri, 30 Jul 2021 10:00:04 +0000 https://www.bebek.com/?p=36623 İş yerinde, okulda, markette ve birçok alanda kaygı duyabilirsiniz. Kaygı, bir konu üzerine ya da düşüncelerimizde arka planda kalmış durumların, bizi endişe ve gerginlik içine hapseden, zamanla fiziksel olarak da belirtiler göstererek gelişen stres duygusudur. Vücudumuzdaki değişikliklerle kendini gösteren ve ilk zamanlar nedenini anlamadan geçirdiğiniz bu değişimleri, kaygı ve stres duygunuz arttıkça daha net anlayabilirsiniz. Kaygı ile baş etmek uzmanlara göre mümkündür. Çocukluk dönemi, yetişkinlik, gebelik süreci ya da sizi etkileyen birçok dönemde kaygı yaşayabilirsiniz. Kaygı kontrolü nasıl yapılır? Kaygı nedir? Gibi soruları sizin için yanıtladık.

Kaygı Normal Bir Durum mudur?

Kaygı, anksiyete adı ile de karşınıza çıkabilir. Son yıllarda anksiyete bozukluk yaşayan insanlar çoğaldı diyebiliriz. Buna sebep gösterilebilecek çevresel koşullar ve insan ilişkileri gibi birçok etken vardır. Gün içerisinde yaşadığımız olaylarda kaygı durumuna girmemiz oldukça normal bir duygudur. İnsan beyni kaygı ve stres durumu ile kendini dış etkilerden korumak ister, Bunu yaparken de vücudunuzda stresin getirdiği bazı durumlar ortaya çıkabilir. 

Kaygı ile baş etmek vücudunuzun otomatik olarak yaptığı bir savunmadır. Baş etme durumunu bilinçli şekilde yapmak ise tamamen sizin elinizdedir. Stresli olduğunuz durumlarda vücudunuzda oluşan titreme, idrar sıkışması ve göz bebeklerinde büyüme, beyninizin size vermiş olduğu koruma sinyallerinden yalnızca birkaçıdır. Kaygı durumunda vücudunuz savaş ya da kaç taktiği ile bu belirtileri ortaya çıkarırken, kaygı ile baş etme faktörlerini uygulayamadıysanız, panik atak durumlarına dönüşen bir kaygı problemi yaşıyorsunuz demektir.

Kaygı Kontrolü Nasıl Yapılır?

Kaygı, herkesin gün içerisinde yaşadığı ve başa çıkabileceği bir durumdur. Düşüncelerinizde bu durumu ne kadar büyütürseniz, o kadar stres ve kaygı bozukluğu yaşarsınız. Fakat yapılan yanlışlardan biri de o düşünceyi düşünmeyi ertelemektir. Aksine uzmanlara göre kaygılı olduğunuz durumu anlamanız ve üzerine düşünmeniz gerekir.

  • Düşüncenizi sorgulayın

Olumsuz düşünceler sizi rahatsız edebilir ve onları düşünmek istemeyebilirsiniz. Duyguyu tanıyarak kabullenmek değil, baş etmenin yollarını bilerek ilerlemeniz ilk adım olmalıdır.

  • Düşünce tuzaklarından kaçınmak

Kaygılı düşüncelerinizin üzerine gidin ve onları bastırılmış bir duygu haline getirmek yerine onlarla barışın. Fakat ayırt etmemiz gereken şey; düşünce tuzaklarına kapılmamaktır. Düşünce tuzakları, kötü düşünceleri ya da iyi düşünceleri hep daha kötüsüne bağlayarak günlük yaşam kalitenizi düşüren düşüncelerdir.

En çok kullandığımız düşünce tuzakları:

Geleceği Görme: “Şu an iyi olabiliriz ancak daha kötü olacak, biliyorum.”

Siyah-Beyaz Düşünme: “Kötü şeyler oldu. Öyle ise dünya kötü bir yer.”

Aşırı Genelleme: “İşler kötü gitti. Artık asla düzelmeyecek, hatta daha kötü olacak.”

Filtreleme: “Ne kadar kişi iyi önemli değil. Bir kişi bile kötüyse, kötü bir durumdayız.”

Felaketleştirme: “Kötü bir şey oldu. Şimdi daha kötü şeyler olacak, hayat yaşanılmaz bir hal alacak.”

  • Düşüncelerinizi yazın

Bazı teknikleri kullanarak düşünce tuzaklarının önüne geçebiliriz. Düşünce tuzakları olarak bahsettiğimiz şeyler sizi kaygıya sürükleyen kötü düşüncelerdir. Kaygı ile baş etmek denince akla gelen ilk şey düşünceleri bir kâğıda yazmaktır.

O an kaygı yaşadığınızı hissediyor ve yazmaya gücünüz olduğunu düşünüyorsanız, hemen bir kâğıt kalem alarak o anki düşüncelerinizi doğrudan kâğıda geçirin. Düşündüğünüz kötü senaryoları kâğıda hikâye şeklinde yazarak, iyi ve kötü durumların analizini çıkarın. 

Son olarak sadece kötü şeyleri değil, sizi mutlu eden ve hatta heyecan duyduğunuz her şeyi liste şeklinde bir kâğıda yazarak odanızın bir köşesine asın. Böylece sadece kötü düşünceler değil, sizi var eden güzel şeylerin olduğunu da anlamış olacaksınız.

  • Meditasyonun gücüne inanın

Beyni rahatlatan ve gerilen vücudu gevşeten meditasyonlar, kaygı durumunuza yardımcı olabilir. Bir kursa yazılmak ya da evinizde düzenli şekilde meditasyonlar yapmak sizi rahatlatacaktır.

  • Düzenli nefes egzersizleri 

Nefes egzersizleri vücudunuzu gevşetebilir. Ayrıca panik halindeyken yapmanız gereken çok klasik bir hareket vardır; nefes almak. Her zaman etkili yöntem olan derin nefes almak ve odaklanmak, kaygı ile başa çıkmanıza yardımcı olur.

  • Beslenme düzeni ve uyku

Beynimizi rahatlatan en önemli etkenlerden biri de uyku ve beslenmedir. Sizi rahatlatıcı ve sağlıklı hissettirecek yemekler yemeniz, düzenli uyumanız ve gün içinde aktif şekilde hareket etmeniz, endorfin salgılamanızı sağlayacaktır. Mutluluk hormonu olarak bildiğimiz endorfin, kötü düşünceleri bir köşeye atacak en etkili hormondur.

  • Destek almaktan korkmayın

Psikolog ve psikiyatri gibi alanında uzman kişilerden gerekli desteği almayı deneyin. Her bireyin destek alması gereken konular olabilir. Destek alınan şey yalnızca kötü şeyler üzerine değil, paylaşmak istediğiniz iyi şeyler, hayat planlaması ve kaygı kontrolü nasıl yapılır? Sorusuna yanıt için de tercih edilebilir.  

Kaygı Atağı Belirtileri

Kaygılı bir durumda, yani anksiyete yaşadığınız anda gelişebilen bazı belirtiler şu şekilde olabilir:

  • Terleme
  • Vücutta titreme
  • Panik duygusu ile birlikte ne yapacağını bilememe
  • Kalp atışında hızlanma
  • İdrar sıkışması
  • Yorgunluk ve sinirlilik hali

Çocuklarda Görülen Kaygı Nedir?

Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da kaygı problemi görülebilir. Kaygı kontrolü nasıl yapılır? Sorusunun çocuklar için oldukça önemli olduğunu belirtelim. Çocuklarda kaygının önüne geçilmezse ilerleyen yaşlarda psikolojik bozukluklar ve panik atak gibi durumlar görülebilir. 

Çocukluk döneminde; sosyal, özgül fobi ve ayrılık gibi kaygı problemleri görülebilir.

  • Ayrılık kaygısı

Çocukluk döneminde çok sık rastlanan; ailesinin onu bırakıp gidecekmiş hissi veren ve uzaklaşmak istememe duygusu şeklinde yorumlanan; ayrılık kaygısı, çocukla ilgilenen anne ve babaya daha çok duyulur.

  • Özgül fobiler

Çocukların hayal dünyasının da etkisi ile nesnelere ya da hayvana karşı fobi geliştirme, o şeyi görünce strese girme durumudur. Çocuklar bu durumda nesneyi görmek istemez, görünce paniğe kapılabilir.

  • Sosyal kaygı

Öğretmenlerin sessiz, derse katılmayan çocuk olarak adlandırdığı bu çocuklar, sosyal kaygı endişesi duyarlar. Genellikle toplumda konuşmayan ve sosyalleşemeyen çocuklarda sosyal fobi oluşur.

Sizinle ya da danışmanı ile arasında güven ilişkisi kurulduğu sürece, çocuklardaki kaygı probleminin ya da bir nesneye karşı duyulan korkunun önüne geçilebilir. Kaygı konusunda en önemli nokta çocukken yaşanan travmalar da olabilir. Bu tarz durumlarda psikologlardan yardım almanızı öneririz. 

Hamilelikte Duyulan Kaygı Nedir?

Araştırmalara göre gebelik sürecinde kadınların çoğunda kaygı ve panik durumu görülüyor. Gebelik süreci yaşayan her kadın hormonal değişimlere girer ve bunun sonucunda kaygıya kapılır. Bebeğin sağlıkla doğup doğmayacağı, öncesinde yaşanan düşük gibi problemler, iyi bir ebeveyn olup olmayacağı gibi akıllarda dönüp duran düşünceler, annelerde kaygıya neden olabilir.

Gebelikte kaygı bozukluklarının belirtileri şu şekilde olabilir.

  • Nefes almada güçlük
  • Hızlı kalp atış hızı
  • Sıkışmışlık hissi
  • Panik atak durumu

Gibi durumlar yaşanabilir. Doktorunuza danışarak kaygı problemlerinizi gebelik sürecinizde nasıl aşabileceğinize dair bilgiler alabilirsiniz. Yatıştırıcı bitki çayları, düzenli uyku ve dengeli beslenme faktörlerini de unutmayın.

Kaygı kontrolü nasıl yapılır? Sorusunu sizin için cevapladık. Kendimizi zor bir süreçte bulduğumuzda, korktuğumuzda ya da belli yaşlarda yaşadığımız travmalarda kaygı problemi ortaya çıkabilir. Bu durumlarda kaygı ile baş etmek gerekebilir. Bunu en iyi şekilde verdiğimiz tavsiyeler ve uzman bir psikolog yardımı ile yapabilirsiniz. 

Dilerseniz “Kaygı ile Baş Etmek: Kaygı Kontrolü Nasıl Yapılır?” Konulu yazımızı da inceleyebilirsiniz: https://www.bebek.com/kaygi-ile-bas-etmek-kaygi-kontrolu-nasil-yapilir/

]]>
https://www.bebek.com/kaygi-ile-nasil-basa-cikilir/feed/ 0