Erken Menopoz

Türkiye’de görülme sıklığı %3 olan erken menopoz, genelde 40 yaşından önce adetten kesilen kadınlarda ortaya çıkıyor. ASM Kadın Sağlığı ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Aydın Arıcı, konuyla ilgili merak edilenleri açıklıyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Aydın Arıcı

RAHİM SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ÇALIŞIYOR

“Erken menopozda yumurtalıklar artık görevlerini yerine getiremezler. Ancak vücudumuzun diğer tüm organları normal olarak çalışır. İnsan vücudunun yaşlanmasında, her organ birbirinden bağımsız yaşlanır. Erken menopoz görülmesi, bütün genital organların yaşlandığı anlamına gelmiyor. Rahim halâ tüm fonksiyonalitesini tutan ve sağlıklı bir şekilde devam edebilecek bir organdır. O nedenle yumurta nakliyle hamilelik oranları gayet yüksektir. Yumurtalar işlev dışı kalsa da, rahim çok sağlıklı bir şekilde yaşantısını sürdürülebilir.”

Her yüz kadından üçünde görülen ve nedeni çoğunlukla bilinmeyen erken menopozda ilaç tedavisinin yanı sıra, psikolojik tedavi de uygulanıyor.

Erken menopozu nasıl tanımlıyorsunuz?

Menopoz, kadınların belli bir yaştan sonra âdet kanaması görmemesi anlamına gelmektedir. Dünyanın diğer bölgelerinde kadınların menopoza girme yaşı ortalama 50-51 iken, bu durum ülkemizde birkaç yıl daha erken gerçekleşir. Erken menopoz ise 40 yaşından önce girilen menopozdur. Yumurtalıkların iki fonksiyonu vardır; östrojen üretmek ve yumurta üretmek. Menopoz, östrojen hormonunun bitimiyle ortaya çıkar. Ancak yumurta üretimi östrojenden yaklaşık 4-5 yıl önce biter. Yani erken menopozu 40 yaş ve öncesi ortaya çıkıyor diye tanımlarsak, bu kişilerde yumurta üretimi bu tarihten 4-5 yıl önce ciddi bir şekilde azalır, hatta tamamen durur.

Nedenleri nelerdir ve hangi sıklıkta görülür?

Her 100 kadından üçünde görülür. Nedenlerine gelince, en büyük grubu nedeni bilinmeyenler oluşturuyor. Yapısal olarak yumurtalar erken bitmiştir. Bu da erken menopoz vakalarının yaklaşık %60’ını kapsar. Ne kadar araştırırsak araştıralım nedenini bulamayız. Geri kalan grupta ise en önemli neden genetik etkendir. Annesi, teyzesi veya halası gibi birinci dereceden akrabalarında erken menopoz olan kadın da erken menopoza eğilimlidir. Eğer bir kadın 30 yaşından önce menopoza girmişse yapılacak incelemelerin başında kromozom analizi gelir.

Bilindiği gibi kadınların iki tane X kromozomu vardır. Ancak doğuştan bazı kadınlarda X kromozomu tek ise veya ikinci kromozomun bir kısmı yok ise 30 yaşından daha erken menopoz görülür. Çok küçük bir grupta ise immünolojik dediğimiz bağışıklığa bağlı erken menopoz olabilir. Buna otoimmün hastalıklar denir. Ortaya çıkan antikorlar, doku ve organları tahrip eder. Bu tahrip sadece yumurtalıklara karşı değil, diğer hormonal organlara karşı da olur. Bu kişilerde genellikle tiroid sorunları, böbreküstü bezi sorunları, hatta insüline bağlı şeker gibi sorunları da görürüz.

En sık görülen belirtileri nelerdir?

Önce adet düzensizliği ile başlar. Bu düzensizlik başlangıçta iki adet arasındaki sürenin kısalmasıyla kendini gösterir. Başlangıçta 28-30 günde görülen adetin yavaş yavaş 25 hatta 24 günde bire inmesi yumurta sayısının azalmasının ilk göstergelerinden biridir. Yumurta sayısının azalmasının ikinci bulgusu da, ultrasonla bakıldığında yaşa uygun olmayan yumurta kesesi sayısının görülmesidir. Yıllık yapılacak jinekolojik muayenelerde bu keselerin sayısına bakılmasında yarar vardır. Örneğin 30 yaşındaki bir kadında sağlı sollu toplam 12-15 civarında yumurta kesesi görmemiz gerekir. Yumurtaların azalması genellikle adetlerin kısalmasından başka bir bulgu vermez. Ancak östrojen bitince, sıcak basmaları diye tabir ettiğimiz gece uykudan uyandıracak derecede sorunlar başlar. Ayrıca kemik erimesi, bağışıklık sistemindeki sorunlar gibi uzun vadede gelişen gizli sorunlar da menopozun belirtileri arasındadır. Östrojenin azalmasına bağlı olarak genital organda zayıflama, vajina derisinde incelme, ilişki sırasında yanma ve ağrı hissetme gibi sorunlar da kendini gösterir.

Ne tür tedaviler uygulanıyor?

Erken menopozda iki tür sorun vardır; yumurtaların azalması ya da bitmesi ve östrojenin azalması ya da bitmesi. Açıkçası azalmış olan yumurtaları bizim artırmamız mümkün değildir. Ancak erken menopoza doğru bir gidiş gözlenmiş ise yapılması gereken, çocuk sahibi olma isteği varsa hastaya bunu geciktirmemesi konusunda uyarılar yapmak ve tedaviye başlayarak çocuk sahibi olmasını sağlamaktır. Ancak yumurta tamamen bitmişse onun geri dönüşü genellikle yoktur. Tedavide sadece eksik olan östrojeni hap veya yapışkan bantlarla tamamlama yoluna gidilir. Menopoz sonrası hormon tedavisi günümüzde biraz tartışmalı. Ancak, yavaş yavaş bu konudan uzaklaşılıyor. Hastalara hormon tedavisi vermemeye özen gösteriliyor. Bu, doğal menopoz yaşına gelmiş kadınlara uygulanması gereken bir kural. Daha erken menopoza giren bir kadının, vücut yapısını korumak için fizyolojik olarak belli düzeyde hormona ihtiyacı var. O yüzden erken menopoza girmiş kişilerde hiç olmazsa doğal menopoz yaşına, yani 50 yaşına kadar hormon takviyesi yapılmasını tavsiye ediyoruz.

Tedavilerin ardından geri dönüş, yani yeniden adet görme olabiliyor mu?

Bağışıklık sisteminin fazla çalışmasına bağlı olan erken menopozda, bağışıklık sistemini yavaşlatacak kimi ilaç tedavileriyle %5 oranında da olsa geri dönüş görülebilir. Ancak bu çok küçük bir gruptur.

Yaşam tarzına bağlı olarak yani stres, sigara gibi nedenlerle erken menopoz görülüyor mu?

Sigara içmek, erken menopozun bir nedeni değildir ama günde bir paket sigara içen kadında, menopozun, olması gerektiği yaştan iki yaş önceye indiğini biliyoruz. Üç paket içen kadınlarda ise menopoz üç yıl erken başlıyor. Genel olarak, kadınların cinsel aktiviteye başladıktan sonra yıllık kontrollerini yaptırmaları önerilir. Bu muayenelerde smear testi yapılır. Ultrason ile rahim ve yumurtalıklara bakılır. Adet hikâyesine göre gereken hormon incelemeleri varsa onlar yapılır. Eğer cinsel yaşama başlamamışsa da, 25 yaşından sonra da yine bu kontrollerin yapılması gerekir. Henüz cinsel ilişkiye girmemiş kişilerde karın üzerinden ultrasonla muayene yapılır.

Erken menopoz psikolojik açıdan cinsel hayatı nasıl etkiler?

Kadınlar bu haberi ilk aldıklarında ‘kadınlığını kaybetmiş’ gibi düşünebilir. Ancak böyle değil. Biz, bu konuda psikolojik desteği hem öneriyoruz, hem de uyguluyoruz. Bunun biyolojik bir süreç olduğunu, erken menopoza girmiş bir kadının her eksiğinin giderilebileceği bir tedavi ile tamamen normal, akranı bir kadın gibi yaşayabileceğini vurgulamak istiyorum.

**Sigara içmek, erken menopozun bir nedeni değil ama günde bir paket sigara içen kadında, menopozun olması gerektiği yaştan iki yaş önceye indiği biliniyor.

ERKEN MENOPOZA GİRMİŞ BİR KADIN ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİR Mİ?

Çok genç yaşta menopoza girerek yumurtalarını yitirmiş kadınların çocuk sahibi olması yumurta donasyonuyla (nakliyle) gerçekleşiyor. Prof. Dr. Aydın Arıcı, bu konuda şu bilgileri veriyor:

“Nasıl ki böbrek nakli yapılabiliyorsa, yumurtaları iflas etmiş bir kadın da, sağlıklı bir kadından alınan yumurtanın eşinin spermiyle döllenmesi ve rahmine yerleştirilmesiyle çocuk sahibi olabiliyor. Ancak yurt dışında, birçok ülkede uygulanan yumurta donasyonu (yumurta nakli) dediğimiz bu işlemin ülkemizde yapılması kanunlarla yasaklanmıştır. Bunların yanı sıra erken menopoza giren kadınlara uygulanan östrojen tedavisiyle kenarda kalmış bir yumurta gelişimi ve sonucunda hamilelik de olabiliyor. Buna da mucize hamilelikler diyoruz. Ancak böyle bir ihtimal %1’in altında.”

Menopoz sıkıntılarına son veren tedaviler

Son adet kanamasının ardından girilen menopoz dönemi, kadınların yaşamlarının önemli bir bölümünü kapsıyor. ASM Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Op. Dr. Nuri Ceydeli ve Op. Dr. Ebru Füsun Işık, bu dönemi, yaşanan sıkıntıları ve uygulanan tedavi yöntemlerini anlattı.

menopoza giren kadınların kalp hastalıklarına yakalanma riskinin arttığını söylüyor. “Östrojen, kandaki lipid düzeyleri üzerinde düzenleyici bir etkiye sahip, böylece kadını kalp hastalıklarına karşı koruyor. Aynı zamanda östrojen beyindeki ısı denetleme sisteminde modülatör maddelerin salınımını sağlayarak vücut sıcaklığını dengeleyici rol üstleniyor. Östrojen azaldığında ateş basmaları, aşırı terlemeler, sıkıntı sorunları ortaya çıkıyor.”

Sıkıntılar hem psikolojik hem de fizyolojiktir

Kadınların adetten kesilmesi, östrojen ve progesteron salgılanmasının azalması, kişide fiziki ve psikolojik birçok değişikliğe neden oluyor.

Op. Dr. Nuri Ceydeli, en sık görülen sıcak basmaları, terleme gibi ‘vazomotor belirtiler’le birlikte diğer sistemlere ait sıkıntıları şöyle sıralıyor:

“Çarpıntı, ürogenital sistemle ilgili vajinal kuruluk, ilişki esnasında ağrı, sık idrara çıkma hissi ya da idrar yaparken yanma, kemik ağrıları, kalple ilgili sorunlardır. Bunun dışında nörolojik bir takım belirtiler oluyor. Ruh halinde değişiklikler, uyku düzeninde bozukluk, içe kapanıklık, sinirlilik, endişe hali daha ileri boyutta olursa depresyon ortaya çıkabiliyor. Hastayı en sık hekime getiren sıkıntılar vazomotor belirtilerdir. Bunun nedeni, hastanın günlük hayattaki yaşam konforunun ileri derecede bozulmasıdır.” Peki tüm bu belirtiler her kadında aynı şekilde mi ortaya çıkıyor? Op. Dr. Işık, “Bilimsel olarak kanıtlanmış ki, hayata bakış açıları olumlu olan kadınlar, bu sıkıntılı dönemi daha kolay atlatıyor. Çalışmalar hayata pozitif yaklaşan, spor yapan, sigara kullanmayan, aktif çalışan, vücut kitle indeksi normale yakın olan, hayatta amacı olan, mutlu olan kadınların menopoza daha sorunsuz girdiklerini ve sıkıntılarını rahat atlattıklarını göstermiş. Ben hastalarımla konuşurken, bu dönemin tıpkı ergenlik gibi hayatımızdaki doğal bir süreç olduğunu söylüyorum ve bunu hastalık gibi algılamamaları gerektiğini belirtiyorum” diyor. Op. Dr. Ceydeli de, bir kadının ortalama beklenen yaşam süresi düşünüldüğünde, bunun 25 yılını menopozda geçireceğini söylüyor.

Hormon tedavisine incelemeler sonrası başlanıyor

Kadınlarda menopoz döneminde görülen şikâyetlerin ortadan kaldırılması için vücutta eksik olan östrojen ve progesteron hormonunun yerine konması esasına dayanan bir tedavi yöntemi uygulanıyor. Op. Dr. Ceydeli, hormon replasmanı adı verilen bu tedavinin amacını “vazomotor (kan damarlarında büzülme ve genişleme haraketleri) dediğimiz şikayetleri ortadan kaldırmak, kemik erimesini azaltmaya çalışmak, kalbi korumak ve diğer sıkıntılarını gidermek” diye açıklıyor. Bu tedavinin başladığı yıllarda her hastaya uzun süreli hormon replasmanı uygulandığını anlatan Op. Dr. Ceydeli, artık en fazla beş yıllığına verilen bu hormonların hastaların şikâyetlerine göre farklı şekil ve dozlarda olduğunu da vurguluyor. Eskiden herkese, hemen, en uzun süre uygulamak gibi bir yaklaşım vardı. Oysa günümüzde uygun hastalara, düşük doz, optimum süre, uygun form uygulama esası gelişti. Menopoza giren kadına doğrudan hormon tedavisine başlanmıyor. Op. Dr. Ceydeli, tedavi öncesi yapılan incelemelere ilişkin şu bilgileri veriyor: “Gelen hastadan öncelikle çok ayrıntılı bilgi almak gerekiyor. Daha önce geçirdiği önemli hastalıklar, karaciğer hastalıkları, diyabeti, kolesterolü, yüksek tansiyonu var mı, ailesinde meme kanseri ya da kalp hastalıkları görülmüş mü? Fiziksel muayenede hastanın vücut kitle indeksi de önemli. Kan basıncına bakılıyor. Meme muayenesi, sistemik muayenesi, jinekolojik muayene ve smear testi, hatta rektal muayenesi gerçekleştiriliyor.

Eğer hormon replasmanı yapılacaksa, hastaların yıllık jinekolojik muayenelerini mutlaka yaptırmaları gerekiyor. Ardından laboratuvar incelemeleri geliyor. Tam kan sayımı, idrar analizi, lipid profili, kan şeker seviyesi, karaciğer enzim düzeyleri, elektrokardiyografi, smear testi, mammografi ve meme ultrasonu yapılıyor. Ultrasonla rahim zarının kalınlığı ölçülüyor, eğer zar beklenenden kalınsa endometrial örnek alınıyor. Yumurtalıkların o anki aktivitesi değerlendiriliyor. Bu incelemelerin ardından hastanın hormon replasmanı için uygun olup olmadığı ortaya konabilir.” Op. Dr. Işık, her hastaya hormon replasmanı uygulamaya gerek olmadığını belirterek, “Eğer hasta şikâyetlerini tolere edebiliyorsa hormon gerekmiyor. Örneğin aşırı terleme menopoza giren kadınların %60’ında görülür. Ama bu hastanın günlük aktivitesine etki etmiyorsa, çevreyle ilişkisini bozmuyorsa, çalışma hayatını etkilemiyorsa, genellikle hormon replasmanı önerilmiyor. Çünkü genellikle altı ay ila bir sene içinde bu belirtilere karşı tolerans gelişiyor” diyor. Bu nedenle hormon tedavisine başlamada etken ‘hastanın istekleri, yaşam kalitesi ve yaşamdan beklentileri’ oluyor.

Op. Dr. Işık, “Menopozdan sonra kemik yıkımı yapımdan daha hızlı olmaya başladığından yavaş yavaş kemik yoğunluğu azalıyor” diyor. Menopoza giren hastanın kemik yoğunluğunun ölçüldüğünü ve stardart sapma oranı olan %2.5’in üzerinde bir yıkım olduğunda tedaviye başlandığını anlatan Op. Dr. Işık, kemik yoğunluğunda bir miktar azalma olanlara da haftada üç gün yürüme, yüzme veya bisiklet gibi egzersizleri öneriyor. Kemik yoğunluğunda beslenmenin önemine işaret eden Op. Dr. Işık, şöyle devam ediyor: “Hastalarımızın süt ve süt ürünlerini bol tüketmelerini istiyoruz. Vücudunuzun güneş görmesiyle, D vitamininin aktifleşmesini, bu şekilde gıdalarla alınan kalsiyumun barsaklardan emilmesini sağlıyorsunuz. Eskiden kemik erimesi tedavisinde altın standart östrojendi. Kemik erimesini önlemek için sadece östrojen içeren ilaçlar yok artık. Yeni alendronatlar dediğimiz, bifosfonatlar, kalsitonin içeren burun spreyleri gibi birçok seçenek var. Hastada osteoporoz için ilk seçenek olarak östrojene başlanmıyor artık.”

 

Bebeğim olmuyor ile ilgili içerikler için tıklayın! https://www.bebek.com/bebegim-olmuyor/

Post navigation

Bir yanıt yazın