Özel Bebekler – Bebek.com https://www.bebek.com Hamilelik, Bebek, Çocuk ve Anne Sağlığı Wed, 10 May 2023 10:51:21 +0000 tr hourly 1 https://www.bebek.com/wp-content/uploads/2022/12/cropped-cropped-bebek-favicon-192x192-1-32x32.png Özel Bebekler – Bebek.com https://www.bebek.com 32 32 Down Sendromu Nedir? Down Sendromu Belirtileri Nelerdir? https://www.bebek.com/down-sendromu-nedir-down-sendromu-belirtileri-nelerdir/ https://www.bebek.com/down-sendromu-nedir-down-sendromu-belirtileri-nelerdir/#respond Mon, 17 Oct 2022 10:00:32 +0000 https://www.bebek.com/?p=41292 Down sendromu genetik olarak en sık görülen hastalıktır. Bu sendroma sahip kişilerde birçok komplikasyon görülür.

Down sendromsuz bireylere oranlara fiziksel ve mental olarak daha farklı zorluklardan geçebilirler.

Gelişen tıp dünyasıyla bireyler daha uzun ve daha sağlıklı hayat koşullarına sahip olabilmektedir.

Bugün en yaygın görülen kromozomal hastalıklardan Down sendromunu inceleyeceğiz. Down sendromu nedir? Komplikasyonları nedir? Belirtileri nedir? Neden olur? Tipleri nelerdir Tedavisi ve nedenleri nelerdir? diyorsanız yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.

Down Sendromu Nedir?

Down sendromu genlerle aktarılan bir rahatsızlıktır. Down sendromuna sahip olmayan bireylerde toplam 46 kromozom vardır. Fakat Down sendromuna sahip bireylerin 47 kromozomu bulunur. Fazla olan kromozoma Trizomi 21 denir. Bu rahatsızlık en yaygın görülen kromozomal hastalıktır.

Down sendromlu çocukların en sık yaşadığı sorun öğrenme güçlüğü ve zeka geriliğidir.

Down sendromunun kişiden kişiye farklılık gösteren semptomları bulunur. Bu rahatsızlığın şiddeti de her bireyde farklıdır. Kimi birey için zor geçse de kimileri kolayca hayata adapte olabilir. Genel olarak, topluma oranla entelektüel açıdan yetersiz kalırlar.

Bireyler akranlarına oranla fiziksel ve mental olarak gelişim seviyelerinin altında kalabilirler. Sindirim sistemlerinde ve iç organlarında da birtakım problemler yaşayabilirler.

Ayrıca ailelere de birtakım görevler düşüyor. Hastalığı genetiği ve gelişimi hakkında oldukça bilgi sahibi olmalıdır. Down rahatsızlığı olan bireyi eğitimden mahrum bırakmayarak gelişmelerine destek olmalıdırlar.

Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırklarında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir. Down Sendromlu insanların, insanoğlunun oluşumundan beri var olduğu düşünülmektedir.

Down Sendromunun Belirtileri Nedir?

Down sendromuna sahip insanların birçok ortak ve farklı özellikleri vardır. Kişiden kişiye farklılık gösteren bu rahatsızlık hafif-orta-ileri olarak derecelendirilebilir.

Ortak Fiziksel Belirtiler

  • Çekik göz yapısı
  • Kısa boyun yapısı
  • Düz giden yüz yapısı
  • Küçük el ve ayak yapısı
  • Kuvvetsiz kas ve eklem yapısı
  • Düz burun yapısı
  • Ellerinin içinde bulunan Simian çizgisi
  • Ömür boyu kısa boyluluk

Down Sendromu Nedir? Down Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Ortak Mental ve Davranışsal Belirtiler

  • Sürdürülebilir olmayan dikkat becerisi
  • Öğrenme güçlüğü
  • Dürtüsel hareket etme
  • Yargılama kabiliyeti zorluğu
  • Konuşma becerisi zorluğu
  • Uyku problemleri
  • Geç edinilen tuvalet eğitimi
  • Geç emekleme ve yürüme
  • İnatçı ve öfkeli bir yapı

Bu belirtilere ek olarak da sosyal becerilerinde zorluk yaşadıkları görülür.

Down Sendromu Nasıl Anlaşılır? – Amniyosentez Testi Nasıl Yapılır?

Neden Down Sendromu Oluşur?

Down sendromunun tam nedeni kesinleşmese de birçok faktör tetikler.

Anne Yaşı

bilinen en ortak problemlerden birisidir. Anne 35 yaş ve üzerindeyse Down sendromlu bebeğe sahip olma olasılığı artar. Ve yaş ilerledikçe riski de çoğalır. Genç bir anneye göre iki kat oranla risk taşırlar. Fakat genç annelerde görülmeyeceği anlamına gelmez. Yapılan araştırmalara göre 35 yaşındaki bir annenin Down sendromlu çocuğunun doğma olasılığı 350 kişide 1’ken, 40 yaşından bir annenin 100 kişide 1’dir.

Genetik

Eğer çocuğun sahip olduğu ailede Down sendromuna sahip birisi varsa kendisinde görülme ihtimali de artar. Bunlar bilinen ortak nedenlerdir. Ama tamamıyla oluşum mekanizması çözülmemiştir.

Down Sendromu Çeşitleri Nelerdir?

Down sendromunun trizomi 21, translokasyon, mozaik olmak üzere 3 çeşit tipi bulunur. Genetik olarak inceleme yapıldıktan sonra bu farklılık anlaşılabilir.
Down Sendromu Nedir? Down Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Trizomi 21

Down sendromuna sahip bireylerde en sık görülen tiptir. Vücutlarındaki her hücrede 3 tane 21. kromozom kopyası bulunur.

Translokasyon Down Sendromu

Az görülen tiplerden birisidir. Bu türde,fazla bulunan 21. kromozom başka bir kromozoma yapışır ve o kromozom serbest bir şekilde bulunmaz.

Down Sendromu Nedir? Down Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Mozaik Down Sendromu

Yaygınlığı en az görülen tiptir. Mozaik adından da anlaşıldığı üzere karışım anlamına gelir. Vücutlarındaki bazı hücrelerin 21. kromozomu 2 kopyaya sahipken bazıları fazla 21. kromozoma sahiptir. Diğer tipteki bireylerle ortak özelliklere sahiptir fakat semptomlarını daha hafif gösterir.

Her çocuk gibi Down Sendromlu çocukların da kendilerin özgü bir gelişimleri, yetenekleri, kişilikleri, düşünceleri, sosyal yaşantıları vardır. Yaşamları boyunca edinecekleri davranışlar, huylar vardır.

Nasıl Down Sendromu Tanısı Alınır?

Down sendromlu bireylerin birçoğu gebelik döneminde bu tanıyı alır. Anneye tarama ve tanısal testler uygulanır.

Tarama testinde, bebeğinin düşük ya da yüksek derecede Down sendromuna sahip olup olmama olasılığına bakılır.

Ulturason cihazında bebeğin ense kalınlığına bakılır.  Sonuçlar kesinlik taşımaz. Yanlış verme olasılığı da vardır.

En yaygın yapılan testlerden birisi ikili testlerdir. Gebeliğin ilk üç ayında yapılır. Anneden kan alınır ve hormonlarına bakılır.

Bebeğin de ense kalınlığına bakılır. Üçlü testte anneden kan alınarak değerlerine bakılır. Anne gebeliğinin 16. ve 18. Haftaları arasında yaptırırsa daha doğru sonuç alır.

Üçlü testten sonra ise dörtlü test uygulanır. Bu test de 4. Aylarda yapılır. Ek olarak İnhibin A seviyesine bakılır.

Tanısal testlerde olasılığı bulmakta iyidir fakat annenin ve bebeğin sağlığı için riskli testlerdir. Annenin düşük yapma olasılığı arttırır. Diğer testler doğrulanırsa başvurulur.

Bebeğin çevresinde bulunan amniyon sıvısından örnek parça alınarak hücrelerinin genetiğine ve kromozom sayısına bakılır.

Down Sendromu Nedir? Down Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Down Sendromu Tedavisi Nasıldır?

Down sendromunu tamamen önleyen bir tedavisi henüz bulunmuyor. Fakat birçok destekle hem bireyin hem de ailenin hayatı daha da kolaylaşabilir.

Bebeklere iki aylıkken uygulanmaya başlaya özel eğitimler vardır. Bebek birçok becerisini daha iyi seviyeye çıkartabilir. İleriki yaşlarında ise, özel eğitimlere devam ederek sosyal, fiziksel, mental becerilerini sürdürebilirler.

Anne adayları da eğer ortalama 35 yaşlarından sonra hamilelik planlıyorsa bir kadın doğum uzmanından birtakım testlerden geçerek danışmanlık alabilir.

Ailede Down sendromlu bir bireye sahip olmak birçok sorumluluğu beraberinde getirir. Bireyler birtakım duygusal, fiziksel problemlerden geçerler.

Hayat boyu sizin ellerinizden tutmanıza ihtiyaç duyarlar. Sizin de desteğinizle daha işlevsel hayata sahip olabilirler. Motor becerileri ve birtakım farklı kabiliyetleri gelişebilir. Bazen inatçı oldukları, bazen öfkeli davranış sergiledikleri anlar olabilir.

Elinizden gelebildiğince sabırlı ve anlayışlı kalmaya çalışmalısınız. Bu süreçte fiziksel yorgunluğunuzun yanı sıra psikolojik olarak da etkilendiğinizi düşünebilirsiniz.

Bireye desteği esirgemediğiniz gibi, kendiniz de ihtiyaç duyduğunuz durumlarda destek almaktan kaçınmamalısınız.

Psikolog Hanife Erdoğdu – İçerik Editörü

https://www.instagram.com/psikologhanife/

“Bebek” Konulu yazılarımızı incelemek için aşağıdaki bağlantıya tıklayın.

Bebek: https://www.bebek.com/?s=bebek

Aklınıza takılanları yorum olarak iletebilirsiniz.

Sevgiler.

]]>
https://www.bebek.com/down-sendromu-nedir-down-sendromu-belirtileri-nelerdir/feed/ 0 https://www.youtube.com/embed/buMT1dIuaMU Gebelik Hakkında Bilgiler - Amniyosentez Testi Nasıl Yapılır? Amniyosentez nedir? nonadult
Bebeklerde Üstün Zekâ Belirtileri Nelerdir? https://www.bebek.com/bebeklerde-ustun-zeka-belirtileri-nelerdir/ https://www.bebek.com/bebeklerde-ustun-zeka-belirtileri-nelerdir/#comments Sun, 29 Aug 2021 13:00:43 +0000 https://www.bebek.com/?p=37278 Zekâ, hayatta karşılaşılabilecek durum ve olaylarda bulunan sorunu çözebilme potansiyelidir. Zekâ genetik faktörlerin etkisindedir. Üstün zekâlı bireyler ise yaş gruplarına nazaran daha ileri olan, farklı bakış açılarına sahip ve diğer yaş grupları ile karşılaştırıldıklarında daha üstün performansa sahip olan bireylerdir. Her anne ve baba çocuğunun üstün zekalı olabileceğini düşünür. Ancak bunu yaş gruplarıyla karşılaştırmadan, uzman kişilerin ağzından duymadan söyleyebilmek çok mümkün değildir.

Ebeveynler sadece çocuklarını gözlemleme fırsatı buldukları için kendi çocuklarını diğer çocuklardan farklı görürler. Şüphesiz ki her çocuk farklıdır. Üstün zekalı kişilerin ise bebeklik döneminden itibaren bir takım yaş gruplarından farklılıkları vardır. Peki, bebeklerde üstün zekâ belirtileri nelerdir? Üstün zekâlı bebek nasıl anlaşılır?

Bebeklerde Üstün Zekâ Belirtileri Nelerdir?

Anne ve babalar çocuklarını kendi yaş gruplarıyla karşılaştırdığında bazı durumlarda bebeklerinin gelişimlerini yaşıtlarına göre daha erken tamamladıkları görülebilir. Bebekler arasında 1-2 aylık gelişim bile büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar zekâ belirtileri arasında yer alabilir. 

  • Aşırı Hareketlilik

Bebekler dünyaya gelmelerinin ardından gelişimleri daha hızlı ilerler. 3 aya gelmelerinin ardından artık kendilerinin yataktan bağımsız bir varlık olduklarını anlarlar ve bu keşfi el kol hareketleri ile kavrarlar. Bazı bebeklerde bu hareketler daha fazladır. İlgisini çekecek, hareket etmesini sağlayacak bir obje görmeseler bile günlük hareketleri oldukça fazladır. Sürekli olarak elleri, kolları, bacakları hareket halindedir. Yaş gruplarına göre yatak veya düz zeminde sağa sola bel hareketleri gerçekleştirebilirler.

  • Erken Emekleme

Her bebeğin oturma ve emekleme dönemleri farklıdır. Bazı bebekler 5 aylık olduklarında oturmaya başlarken bazı bebekler ise 7 aylık olduklarında oturmaya başlayabilir. Yavrunuzun oturması desteğiniz sayesinde gelişebilecekken emeklemeye başlaması kendi çabası sonucunda gözlemlenebilecek bir durumdur. Üstün zekaya sahip bebekler bu emekleme dönemlerine daha erken girebilmektedirler. Yaş grupları henüz emeklemezken onlar emeklerler. 

  • Aile Bireylerini Erken Tanıma

Bebeklerin yabancı kişilere verdikleri tepki ile sürekli gördükleri anne, baba ve kardeşlerine verdikleri tepkiler aynı değildir. Fakat bu tepkileri görmek ve keşfetmek için belirli gelişim aşamasını tamamlamaları gerekmektedir. Üstün zekalı bebekler bu aşamayı çabuk yakalarlar. Aile gruplarını gördüklerindeki tepkileri yaş gruplarından farklıdır. Aile gruplarından birini gördüklerinde onu tanıdığını, zekasında yer ettiğini mimikleri ve el kol hareketleri ile belli ederler. Anneyi gördüklerinde heyecanlanırlar. 

  • Uzun Süreli Odaklanma

Bebeğiniz sizi gördüğünde tepki verse de kısa süre sonucunda size bakmayıp başka şeylerle ilgilenecektir. Belli bir gelişimi tamamlamasının ardından bebeğiniz objelere uzun süre odaklanabilirler. Bu aşamaya yaşıtlarından önce gelmesi bebeğinizin üstün zekalı olabileceğinin belirtilerindendir. 

  • Ses Duyarlılığı

Bebekler yeni doğduğunda seslerden bir yetişkin kadar etkilenmez ve hatırlamaz. Ancak büyüdükçe seslere karşı olan duyarlılığı artacaktır. Bebeklerde üstün zekâ belirtileri arasında seslere karşı duyarlılıklarının yaşıtlarına karşı erken gelişmiş olması vardır.

  • Hafıza 

Bebekler gördükleri, duydukları ve gözlemledikleri şeyleri belirli bir süre sonunda unutabilirler. Onlara daha önce gördükleri şeyleri tekrar tekrar hatırlatmak gerekebilir. Bebeğinize çıngırak verdiğinizde onun sesini algılar ancak bir süre sonra tekrar verdiğinizde onu yeniden keşfeder. Üstün zekâlı bebeklerin ise akılda tutma becerileri çok yüksektir. Buna bağlı olarak uzaktan farklı bir ses çıkardığınızda çıngırağın sesinin oyuncağı olduğunu ayırt ederek tepki verirler.

  • Aşırı Soru Sorma

Bebekler gelişim dönemlerinde dış dünyada neler olup bittiğini anlayabilmek ve kavramak için sürekli büyüklerine “Bu ne?” sorusunu sorarlar. Boş olan zihinlerine her öğrendikleri yeni bilgiyi atarlar. Soru sorma yaşı 3-4 yaş aralığındadır. Üstün zekâlı bebekler ise yaş gruplarına göre bilgiye daha meraklı açıktırlar. Yaş gruplarından daha erken olarak soru sormaya başlarlar. Her şeyi bilmek ve öğrenmek isterler. 

  • Konuşma

İlk konuşmalar anlamsız ve ses çıkarma üzerine kurulan kelimelerle başlar. Konuşma gelişiminin yaşıtlarından önce başlaması bebeklerde üstün zekâ belirtileri arasındadır. Üstün zekâlı bebekler ilk kelimeyi çıkartmalarından itibaren konuşmak için çabalar. Üstün zekâlı bebekler konuşma serüvenine erken girdikleri için konuşmayı daha erken geliştirerek uzun cümleler kurmaya devam eder. Yaşıtlarından farklı olarak kurdukları cümlelerin uzunlukları daha fazladır.

  • Hareketlilik 

Miniklerimizin her zaman bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri vardır. Yeni şeyler öğrenme ve keşfetme ihtiyacı ile bir o yana bir bu yana sürekli hareket halindedirler. Bazı çocuklar her ne kadar hareket halinde olsalar da bu hareketlilik sonucunda yaptıkları eylemleri biliriz. Ancak üstün zekalı çocukların her an ne yapacağını tahmin edemez, kestiremeyiz. Asla bitmeyen enerjileriyle durmak bilmeden koşarlar. Üstün zekalı çocuklar sürekli enerjik, neşeli ve hareketlidirler. 

  • Akran İlişkileri

Çocukların yeni bir ortama girdiklerinde ortamı ve ortam içindeki akranlarını tanımaları için alışma süreleri vardır. Bazı çocuklar bu süreci çok erken atlatırken bazı çocuklar oldukça zorlanabilirler. Bunda her ne kadar aile ve sosyal ilişkilerin etkisi olsa da üstün zekalı çocuklar bitmeyen coşkularıyla ve meraklarıyla hemen ortama uyum sağlarlar ve akranlarını yönetirler. 

Her ortamda olduğu gibi çocuklarımız arasında da yönetme ve yönetilme ilişkisi vardır. Bunu da ancak yaş grupları içerisinde gözlemleyebiliriz. Aile içerisinde her çocuk kendi annesini, babasını yönetebilmektedir. Ancak yaş gruplarında yönetim sağlayan çocuk üstün zekâlı olabilme eğilimindedir. Üstün zekalı çocuklar genellikle yaşıtlarıyla uzun süre anlaşamamaktadırlar. Üstün zekalı çocukların yaşıtlarından daha çok kendinden yaşça büyük olan kişilerle arkadaşlık kurdukları görülmektedir.

  • Problem Çözme Becerisi

Her karakterin farklı olması gibi her çocuğun karşılaştığı problemlerle başa çıkma şekilleri başkadır. Yaş gruplarında bu durum önceden gözlemlense bile üstün zekalı çocukların problem çözme becerileri daha yüksektir. Karşılaştığı sorunları yaşının ötesinde çözüm yoluna kavuşturabilmektedirler. 

  • Hayal Gücü

Her çocuğun farklı hayalleri ve bilinçaltı vardır. Ancak bazı çocuklar fazla ilerlemiş hayal gücüne sahiptirler. Bu çocukların hep hayali arkadaşları vardır, uydurma hikayeleri vardır. Üstün zekalı çocukların hayal güçleri oldukça karmaşıktır. 

  • Sanatçı Ruhuna Sahip Olma ve Sayılarla Aralarının İyi Olması

İyi çizim yetenekleri vardır ve yaptıkları çizimler karmaşık yapıda olabilmektedir. Üstün zekâlı çocuklar sayılar ve matematikle karşılaştıklarında yaşıtlarının zorlanabilecekleri problemleri pratik şekilde çözüme kavuşturabilmektedirler.

Bu yazımızda anne ve babaların en çok merak ettiği sorulardan biri olan bebeklerde üstün zekâ belirtileri nelerdir? Sorusunu ele aldık. Üstün zekâlı bebeklerin, nasıl farklılıklar ile kendilerini belli ettiklerini, erken konuşmanın bile üstün zekâ belirtisi olabileceğine değindik. Fakat bilmeliyiz ki bebeğinizin erken gelişim göstermesi, erken konuşması ya da erken yürümesi gibi gösterdiği gelişmeler kesinlikle bebeğinizin üstün zekâlı olduğunu göstermemektedir. Bu konuda en doğru cevabı alabileceğimiz kişiler alanında uzman olan kişilerdir.

Aklınıza takılanları yorum olarak yazabilirsiniz.

Sevgiler.

]]>
https://www.bebek.com/bebeklerde-ustun-zeka-belirtileri-nelerdir/feed/ 2
Otizm ve Corona https://www.bebek.com/otizm-ve-corona/ https://www.bebek.com/otizm-ve-corona/#respond Thu, 02 Apr 2020 10:00:57 +0000 https://www.bebek.com/?p=26220 Otizm spektum bozuklukları; otizm, atipik otizm ve Asperger sendromu ve diğer yaygın gelişimsel bozuklukları içeren bir tanı grubudur. Bu çocuklar özellikle sosyal iletişimde ve etkileşimde zorlanırlar ve bazı ritüelistik, tekdüze ve tekrarlayıcı davranışları gösterirler. Bebeklikten başlayarak belirtilerini gösteren bir nörogelişimsel beyin hastalığı olarak bilinir.

Otizm tanılı çocukların çoğuna zihinsel yetersizlikler de eşlik eder. Bazı çocuklarda ise dil kazanımı yoktur. Tedavisinde ise en etkin yöntem erken dönemde başlayan yoğun otizme özgül eğitsel yaklaşımlardır. Bu şekilde özet bir bilgi verdikten sonra Nisan ayı tüm dünyada “Otizm farkındalık ayı” ve özellikle “2 Nisan Otizm Farkındalık günü” olarak kabul edilmektedir.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

bebekcom (@bebekcom)’in paylaştığı bir gönderi ()

Salgın tehdidi nedeniyle evlerde kendimizi sosyal izolasyona soktuğumuz şu günlerde  biz sağlıklı erişkinler bile sorun yaşarken, özellikle otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar ve onların aileleri daha da zorlanmaktadır. Çünkü hijyen ile ilgili kurallara tam uyamadıkları için ve sürekli bakım ve destek gerektiği için özellikle ebeveynleri ve bakım verenleriyle sosyal mesafeyi koruyamayacaklardır. Bu da aslında otizmli çocuk ve gençlerin ve onların enfeksiyona yakalanma riskini arttırmaktadır.

Otizm tanılı çocuklarımıza salgını anlatacak mıyız?

Çocuğun gelişim dönemine göre bilgi verilmesi önemlidir. Başka yerden duyacağına güvendiği kişilerden duyması önemlidir. Neden evde kaldığını veya neden hijyen kurallarına daha dikkat edileceği için bir açıklama yapmak önemlidir. Resimler çizerek olayı felaketleştirmeyerek anlatmak gereklidir.

Hastalık, ölüm gibi kavramları algılamak veya empati yapmak ve hoşgörülü olmak bazen bu çocuklar için kolay olmaz. Çocuklarımızın kolay ulaşabileceği yere temizlik malzemeleri koyabilir ve hatırlatıcı panolar hazırlayabiliriz. Ne olursa olsun onun yanında olduğunuzu ve korumaya çalışacağınızı belirtin.

Bu süreçte otizmi olan çocuklarda ne gibi tepkiler görebiliriz?

Bu çocuklar için günlük düzenin ve rutinlerin önemi büyüktür. Bu nedenle eskiden gittikleri okul, eğitim merkezi, spor alanı veya kreş olmayınca uyum sağlamaları daha zor olacaktır. Bu dönemde öfke nöbetleri, ağlama krizleri ve huzursuzluk daha sık görülür.

Eğer çocuğun farkındalığı iyi, bilişsel kapasitesi ve hafif özellikleri varsa süreci anlayabilirler ve kaygı duyabilirler. Bu kaygı nedeniyle korkular, ağlamalar, ebeveynden ayrılmama ve uyku problemleri görülebilir.

Sosyal izolasyonda uyaranlar az olduğu için çökkün ruh hali, takıntı ve stereotipilerde artış görülebilir. Uyaran olsun diye verilen teknolojik aletlerin yoğun kullanımına bağlı bağımlılık riski artar.

Evde kardeşler varsa bu dönemde kardeşleriyle çatışmalar ve kavgalar artabilir. Aynı şekilde diğer kardeşin de otizm tanılı kardeşe zorbalığı olabilir.

Dikkat problemleri ve inat problemleri belirginse evdeki eğitime uyum sağlamayabilir. Bireysel eğitime ara verildiği ve evde de bunu telafi edemezse çocuklardaki kazanımlar duraklar hatta bazı beceriler tekrarlanıp pekiştirilmezse gerileyebilir.

Evde dikkat etmemiz gereken konular nelerdir?

Otizm ve Corona

  • Öncelikle rutin oluşturmak önemlidir. Şekilli tablolar ve günlük planlamalar yardımcı olacaktır. Bu görselleri çocuğunuzun göreceği yerlere asıp her günü ve bazı iyi işlevsel çocuklarla birlikte planlayabilirsiniz.
  • Uyku saatlerine dikkat etmek ve uyku düzenini korumak önemlidir. Zaten otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda uyku sorunları daha fazla görülmektedir bu nedenle gece-gündüz döngüsünün bozulmaması adına belirli saatlerde yatma ve kalkma ve yaşı küçük değilse gündüz uykularına izin vermemeye çalışın.
  • Yeme problemleri de bu çocuklarda daha sık görülmektedir. Çocuğun yapısından veya kullandığı ilaçlar ve bu süreçte evdeki hareketsizlik nedeniyle kilo almaları olabilir. Bu nedenle belirli yemek saatleri olmalıdır, öğünler belirlenmelidir. Abur cubur vermekten uzak durmak gerekir. Sağlıklı ve dengeli beslenme sağlam bağışıklık için de gereklidir.
  • Farklılıklar ve eğlendirici etkinlikler de oluşturun. Salonu park veya parkur gibi düzenlemek, yaratıcı oyunlar oynamak, birlikte yemek yapmak olabilir.
  • Çocukların bu dönemde stres ve endişe takıntıları arttırabilir.
  • Eğitimin ihmal edilmemesi gerekir. Çocuğun hali hazırda bir aldığı bireysel eğitim varsa o planın ve ev programının oluşturulması için çocuğun özel eğitimcisi ile iletişim kurabilirsiniz. Evde çok da katı olmayan ancak iletişim ve etkileşiminizi de bozmayacak günlük eğitsel çalışmalar yapın.
  • Tedavisinin atlanmaması gerekir. Eğer çocuğunuz öncesinde bir ilaç tedavisi alıyorsa bunu zaten evde diye danışmadan kesmeniz doğru olmaz. Çocuktaki kaygı, öfke veya diğer problemler başlarsa bunlar evdeki izolasyondan mı ilaç kesiminden mi tam anlaşılamaz. Raporlu ilaçlarınızı reçetesiz eczaneden temin edebilirsiniz. Ayrıca zor davranışlarla uğraşmak sizi ebeveyn olarak tüketir, bu nedenle yardım almayı da ihmal etmeyin. Çocuğunuzu takip eden hekimle telefon veya internet aracılığıyla görüşün ve yeni bir tedavi önerisi olup olmadığını sorabilirsiniz. Acil durumlarda veya çok ciddi davranış bozulmaları olduğunda mutlaka takip eden çocuk psikiyatrisi uzmanına danışın.
  • Sabırlı ve sakin olun. Hem kendinizi hem de çocuklarınızı hırpalamayın. Bakım verenin ruh sağlığı oldukça önemlidir. Belirsiz de olsa bu süreç de geçecek. Gerekirse psikolojik destek almaktan çekinmeyin.”Otizm Hakkında Her Şey!” Konulu makalemizi okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.
    https://www.bebek.com/otizm-hakkinda-her-sey/

Doç.Dr.Sevcan Karakoç DemirkayaÇocuk ve Genç Psikiyatrist

]]>
https://www.bebek.com/otizm-ve-corona/feed/ 0
Deprem Çocuğunuzu Nasıl Etkiliyor? https://www.bebek.com/indigo-cocuklara-nasil-davranilmali/ https://www.bebek.com/indigo-cocuklara-nasil-davranilmali/#respond Sun, 29 Mar 2020 00:00:00 +0000 https://bebek.com/?p=3196 İndigolar, davranışları, duruşları, tepkileri ve duygularıyla sıradan çocuklardan farklı. Bu farklılık da ister istemez onlara karşı farklı muameleyi gerektiriyor. Eğer onları çözümleyip bir indigo olduğunu anlayabilir ve doğru davranabilirseniz sorunsuz; hatta mükemmel bir çocuğunuz olduğunu düşünmemek elde değil.

Fakat, onu anlayamıyorsanız ya da gerekli değişimi yaşayamadıysanız sonu doktorda biten ve muhtemelen hiperaktif teşhisi konulacak bir çocuğa sahipsiniz demektir. Bundan dolayı indigolara karşı duruşunuz önemli.

İndigolar, neyin kabul edilemez olduğuna dair sınırların açıkça çizildiği ama bu sınırlar içinde araştırıp keşfetmenin teşvik edildiği bir ortamda daha başarılı olurlar. Bu, ana-babaların, öğretmenlerin ve bakıcıların kesin sınırlar oluşturabilmeleri ve o sınırları korumaları, ama aynı zamanda bu sınırları çocuğun duygusal/zihinsel gelişimi için gerektiği yerde değiştirecek kadar esnek olmaları gerektiği anlamına gelir ve indigolar hızlı gelişirler.

Nancy Ann Tappe İndigo Çocukları yetiştirirken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar olduğunu belirtiyor ve önerilerde bulunuyor:

• Sınırlar koyarken yaratıcı olun. Çocuğun gücünün sınırları zorlamasına izin verin, sınırların çocuğun gücünü zorlamasına değil.
• Bu çocuklara, yetişkin sorumlulukları vermeden, yetişkinlermiş ya da yaşıtlarınızmış gibi davranın. Onları büyüklük taslamadan ve küçümsemeden dinleyin, saygı gösterin.
• Eğer onları sevdiğinizi söyler, ama saygısızca davranırsanız, onlar size güvenmeyeceklerdir. Eğer onlara sevecen biçimde davranmazsanız, kendilerini sevdiğinize inanmayacaklardır.
• İndigo çocuklarla ilişki ve etkileşime girmek hem bir görev hem de bir ayrıcalıktır. İndigo çocukların birbirleriyle ilişki ve etkileşimlerini gözlemlemek için zaman ayırın; bundan öğrenilecek çok şey vardır.Deprem Çocuğunuzu Nasıl Etkiliyor?

Disiplin ve Ceza

Cezalandırma bu çocuklarda işe yarayan bir yöntem değil. Cezalandırma korkuyu getirir, yargılamayı gerektirir, kızgın niyetler yaratır ve daha fazla çatışmayı davet eder. Disiplin, çocuklara mantıklı ve gerçekçi sonuçlar sağlayarak rehberlik eder. Onlara neyi yanlış yaptıklarını gösterir, sorunu sahiplenmelerini sağlar, yarattıkları sorunu çözmenin yollarını sunar ve bu arada onurlarını kırmaz.

İndigoların çoğu emirlere iyi karşılık vermez. Sadece sözünü dinleten sert bir disiplinci olmaktansa, sevecen ve güvenilir bir sırdaş ve danışman olmak daha iyidir.

Cezasız sevecen bir disiplinin kuralları şunlardır:

• Çocuğu her zaman bilgilendirin ve işin içine katın.
• Basit açıklamalarla potansiyel yanlış anlamayı önleyin.
• Çocuğunuza tepkisel davranmayın.
• Emirler vermekten kaçının.
• Sözünüzü tutun.
• Bir durumu ortaya çıktığı anda çözüme kavuşturun.
• Çocuğunuza vurmayın ve kaba sözler söylemeyin.
• Sevginizi açıkça gösterin.
• Eğer ona bir ceza verecekseniz, bunu çocuğun boş olduğu bir zamanda yapın.
• Cezayı uyguladıktan sonra, sorunu çözmek için enine boyuna konuşun.
• Daha sonra mutlaka bir araya gelin ve her şeyin yoluna girip girmediğini anlamaya çalışın.

Çiğdem ŞANAL

GÜNÜMÜZ TEKNOLOJİSİ VE ÇOCUKLAR konulu makalemiz için aşağıdaki bağlantıya tıklayın!

GÜNÜMÜZ TEKNOLOJİSİ VE ÇOCUKLAR: https://www.bebek.com/gunumuz-teknolojisi-ve-cocuklar/

]]>
https://www.bebek.com/indigo-cocuklara-nasil-davranilmali/feed/ 0
İndigo – Kristal Çocuk Nedir? https://www.bebek.com/indigo-cocuk-nedir/ https://www.bebek.com/indigo-cocuk-nedir/#respond Wed, 04 Mar 2020 13:21:00 +0000 https://bebek.com/?p=2397 Tanımlar arasında farklılıklar olsa da genel anlamda indigo çocuk;

Bir dizi yeni ve olağan dışı psikolojik nitelik sergileyen ve genelde daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösterip özel davranış şekilleriyle muamele gerektiren ve klasik eğitim düzenini yıkmayı amaçladıklarına inanılan çocuklar.” olarak tanımlanıyor.

1970’li yılların sonunda doğmaya başladıkları için bugün indigo özellikler taşıyan birçok yetişkin aramızda bulunuyor.

İndigo Çocukların En Belirgin Ortak Özellikleri Neler?

Lee Carroll & Jan Tober tarafından kaleme alınan “İndigo Çocuklar-Yeni Çocuklar Geldiler!” kitabına göre, İndigo çocuk nasıl anlaşılır sorusunun cevapları:

  1. Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelirler ve çoğunlukla da öyle davranırlar.
  2. Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
  3. Kendi değerlerini bilmek onlar için bir sorun değildir. Onlar, çoğunlukla “kim olduklarını” ana-babalarına söylerler.
  4.  Mutlak otorite (bir açıklama ya da seçim sunmayan otorite) karşısında zorluk yaşarlar.
  5. Belli şeyleri kesinlikle yapmazlar; örneğin, kuyrukta beklemek onlara zor gelir.
  6. Ritüel, yönelimli ve yaratıcılık gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşarlar.özgür ve yaratıcı cocuk
  7.  Herhangi bir sisteme uyum sağlamazlar ve sistem yıkıcılar gibi görünürler.
  8. Kendi türleriyle birlikte olmadıklarında anti-sosyal görünürler. Eğer çevrelerinde benzer bilinçte olan başkaları yoksa çoğunlukla, içlerine kapanır ve hiç kimsenin onları anlamadığı hissine kapanırlar. Okul sosyal olarak onlar için son derece zordur.
  9.  “Suçluluk duygusu verilerek” disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir.
  10. İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.

“İndigo” Kavramı Nasıl Doğdu?

İndigo kavramı ilk olarak 1982’de, metafizikçi Nancy Ann Tappe’ nin, “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” adlı kitabında ortaya kondu ve çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Tappe, insan auralarının renklerini, onların muhtemel anlamlarını ve üzerimizdeki etkilerini araştırıyordu.

Tappe, çalışmasında belirli insan davranışı türlerini ve özelliklerini renk grupları halinde sınıflandırdı ve sezgilerine dayanarak açıklayıcı bir sistem yarattı. Onun çalışmasındaki renk gruplarından biri de İndigo adı verilen çivit mavisi rengiydi.

1986 yılında danışman ve konuşmacı Lee Carroll ve Jan Tober ‘İndigo Child-The New Kids Have Arrived’ isimli kitaplarında bu çocukları anlattı. İndigo’nun geniş kitlelerce duyulması bu kitapla oldu. Bu kitaba göre de 1980’li yıllardan sonra dünyaya gelen çocukların birçoğu indigo niteliği taşıyor.

Carroll ve Tober kitabı yazma nedenlerini ise şöyle açıklıyorlar:

“Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı. Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”

Bir de size rehberlik edecek bir yazımız var ki bu yazı sizlere İndigo çocuklara nasıl davranmanız gerektiğini anlatıyor. Makalemize ulaşmak için bağlantıya tıklayın: https://www.bebek.com/indigo-cocuklara-nasil-davranilmali/

İndigo çocuklarla ilgili detaylı bilgi edinmek için videomuzu izleyebilirsiniz:

 

]]>
https://www.bebek.com/indigo-cocuk-nedir/feed/ 0 https://www.youtube.com/embed/FHLtubQM02w Özel Çocuklar - Bebek.com nonadult
Down sendromu (mongolismus, trizomi 21) nedir? https://www.bebek.com/down-sendromu-mongolismus-trizomi-21-nedir/ https://www.bebek.com/down-sendromu-mongolismus-trizomi-21-nedir/#respond Thu, 29 Mar 2018 12:00:00 +0000 https://bebek.com/?p=2632 Yaklaşık 800 canlı bebekte 1 görülür.
İlk kez 1866 da Langdon Down sendromu klinik olarak tanımlamıştır. Eskiden tipik yüz görünümü nedeniyle mongolism diye anılan busendrom, bugün bozukluğa yol açan ek 21. kromozom nedeniyle “trizomi 21” olarak adlandırılmaktadır.

  • Vakaların çoğunda(%95) anne ya da babadan gelen fazladan bir kromozom vardır. Çocuktaki kromozom sayısı 46 değil, 47’dir. 21 nolu kromozomda 3 tane kromozom vardır(Normalde biri anne ,diğeri babadan gelen 2 kromozom olmalıdır).
  • Nadiren de (%4) translokasyon sonucu oluşur(Bu tipte anne yaşı önemli değildir).
  • % de 1 mozaik tipdedir.

Hafif-çok şiddetli arasında değişen zeka geriliği, hastanın yüzündeki belirli özellikler (bazılarında daha belirgindir), aşırı büyük dil ve kısbir boyun gibi bir dizi belirtinin görüldüğü bir hastalıktır. Kafanın arka kısmı düz, kulaklar küçük( bazen yukarıda kıvrımlı), burun basık vegeniş olabilir. İşitme ve görme fonksiyonları zayıf olabilir, özellikle kalpte ve mide bağırsak kanalında olmak üzere çeşitli iç organkusurları mevcut bulunabilir. Down sendromlu çocuklar genelde kısa boyludur, kaslar gevşektir (büyümedeki gecikmenin birbölümünden sorumlu kusur.

Down sendromu olan çocukların ortalama doğum tartıları normal çocuklara oranla 100-600gr daha az, boyları 2-3 cm daha kısadır. Boykısalığı yaşam boyu devam eder. Büyüdükçe kemik olgunlaşmaları geri kalır.

Risk altındakiler ;

  • Daha önce doğuştan kusurlu çocuğu olan anne-babaların çocukları
  • Anne veya baba da kromozom kusuru varsa
  • Anne yaşı 35 üzerinde bulunanlar( anne yaşı arttıkça risk artar). 35 yaşın üzerindeki annelerden doğan bebeklerin % 2 sinde görülür.
Anne yaşı Doğumda Sıklık
15-19 1:1250
20-24 1:4000
25-29 1:1100
30-34 1:900-1:500
35 1:350
37 1:225
39 1:140
40 1:100
>45 1:25

Genç annelerde (35 yaşın altında) trisomi 21 li bir bebekten sonra yineleme riski yaklaşık % 1 dir. 35 yaşından büyük annelerde ise burisk yaşla orantılıdır.

Beraberinde görülebilen diğer sorunlar şunlardır ;

  • %50 sinde doğuştan kalp kusurları vardır.
  • Diyabet
  • Erken katarakt
  • Epilepsi
  • Diş sorunları
  • İşitme ve görme fonksiyonlarının zayıf olması
  • Mide-bağırsak sorunları
  • Tiroit fonksiyon bozukluğu
  • Erken yaşlanma
  • Artmış Alzheimer hastalığı riski(40 yaş civarında)
  • Artmış kanser riski(Lösemi vs)

Ağır kalp anomalisi olmayanlar 40-50, hatta daha ileri yaşlara kadar yaşayabilir. Bebeklik yaşlarında kalp anomalisi dışında en önemliölüm sebebi infeksiyonlar ve özellikle zatürredir.

TANI: Klinik olarak bu dış görünümü down sendromu tanımına uyan bebeklerde “sitogenetik incelemeler” yapılamalıdır. Kromozom testiile tanı kesinleşir.

Doğum öncesi teşhis mümkündür. Doğumdan sonra yapılacak ameliyatlarla eğer varsa kalpteki ve diğer sistemlerdeki anomalilerdüzeltilebilir. Hafif-orta derecede zeka geriliği olan Down sendromlu çocuklarda erkenden uygulanan özel eğitim programları , zeka katsayısını (IQ)yükseltebilir.

Eğitilebilir düzeyde zeka geriliği olan Down sendromlu hastalar geç de olsa konuşabilir, kendilerine bakabilecek düzeyde sosyal gelişmegösterir ve çevreye uyum sağlar.Genelde taklit, resim ve müzik yeteneği olan, mutlu, arkadaş canlısı çocuklardır. Az bir bölümündeemosyonel sorunlar vardır. Büyük çoğunluğu basit meslekler öğrenebilir, müzik aletleri çalabilirler.

]]>
https://www.bebek.com/down-sendromu-mongolismus-trizomi-21-nedir/feed/ 0
Down Sendromlu Çocukların Gelişim Özellikleri https://www.bebek.com/down-sendromlu-cocuklarin-gelisim-ozellikleri/ https://www.bebek.com/down-sendromlu-cocuklarin-gelisim-ozellikleri/#respond Mon, 19 Feb 2018 07:19:54 +0000 http://bebek.com/?p=1743 Down Sendromlu çocuklar, normal gelişim gösteren çocuklarla karşılaştırıldıklarında tüm gelişimsel alnlarda gerilik gösterdikleri görülmektedir. Erken çocukluk döneminde, Down sendromlu çocukların gelişimleri, normal gelişim gösteren çocuklarınkine benzer şekilde, aynı sırayla fakat daha yavaş olarak gerçekleşmektedir. Down sendromlu çocuklar bilişsel, dil, kişisel-toplumsal gelişimi alanlarında gerilik göstermektedir. Bu gerilik yaşamın erken döneminde çok belirgin olmamaktadır. Ancak çocuğun büyümesiyle belirgin hale gelmekte ve zamanla yaşıtları ile arsındaki fark daha da açılmaktadır.

Down Sendromlu Çocuklarda Bilişsel Gelişim:

Down sendromlu çocukların nörolojik sistemlerindeki yetersizliğin zihinsel süreci etkilemesi sonucu, çocuğun hareketleri, çevresini algılaması, çevresinde bulunan insanlarla iletişimi, öğrenmesi, ses çıkarması, koordinasyonu, konuşması gibi pek çok gelişimsel süreç olumsuz olarak etkilenebilmektedir. Down sendromlu bireylerin normal gelişim gösteren bebeklere göre daha pasif, gevşek, çevrelerine ilgisiz, sesiz ya da fazla huysuz olmalaroı söz konusu olabilmekteyse de, büyük çoğunluğu yaşamlarının ilk aylarında diğer bebeklerden farklı değillerdir.

Down sendromlu bebeklerin bilişsel gelişimi, normal gelişim gelişim gösteren çocuklarla aynı sırayı izlemesine karşın, gelişimsel hızları yaşıtlarına göre daha yavaş ve gecikmeli olmaktadır. Bu gerilik kimi çocukta daha az iken kimi çocukta çok ağır bir tabloyla karşılaşılabilmektedir. Yeni doğduğunda beslenme bozukluğu, tiroid ya da büyüme hormonu azlığı, ağır kalp sorunları ve benzeri problemler söz konusu olan Down sendromlu bebeğin fiziksel gelişimi (boyunun uzaması, kilo artışı vb.) de beklenenden daha yavaş olmaktadır. Bu yavaş büyüme, Down sendromlu çocuğun gelişimsel sürecindeki kazanımlarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Çocukta görme ve işitmeyle ilgili bir problemin olması ve geç fark edilmesi, tedavisinin yapılmasındaki gecikme gibi nedenler de öğrenme sürecinde yetersizliklere neden olmaktadır.

Down Sendromlu Çocukların Gelişim Özellikleri

Down Sendromu Çocuklarda Dil Gelişimi

Down sendromlu bebeklerin konuşma ve dil gelişimi yaşamın ilk yıllarından beri genellikle gecikme göstermektedir. Bu gecikme iştme kaybı, ağız ve dil kaslarındaki hipotoni (kas gevşekliği) ve çocuğun bilişsel gelişimindeki geriliğin etkisi sonucunda olabilmektedir. Araştırmalar, Down sendromlu bebeğin en çok dil alanında geri olduğunu, bu alandaki geriliğini çevresininin dille ilgili özellikleriyle de bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır. Normal gelişim gösteren çocuklar, ikinci yılın sonuna doğru sözcüklerin birbiri ile olan ilişkilerini anlamaya başlarken, bu süreç Down Sendromlu çocuklarda çok daha geç olmaktadır. Normal gelişim gösteren bebeklerde3. veya 4. aylarda çıkardıkları sesler artmakta daha sonra ilgisini konuşmaktan çok çevresine ve konuşulanlara çevirdiği için çıkardığı seslerde azalma görülmektedir. Down sendromlu bebeklerse daha geç olarak ses çıkarmaya başlamakta, çevrede konuşulanları dinlemediği ve dikkat etmediği için çıkardığı seslerde diğerlerindeki gibi azalma olmamakta, bu azalma daha sonra görülmektedir. Kas gevşekliği çocuğun beslenmesinin yanı sıra konuşma becerilerini de etkileyebilmektedir. Konuşmada ve yemek yemede aynı kaslar (yüz, ağız, omuz ve gövde kasları) kullanıldığı için, kaslardaki gevşeklik kelimelerin şekillendirilmesini ve yiyeceğin ağız içinde çevrilmesini zorlaştırmaktadır. Gövde kaslarındaki gevşeklik de konuşma sırasında nefesle ilgili gerekli desteği oluşturmada zorluklara neden olabilmektedir.

Down Sendromlu Çocukların Gelişim Özellikleri

Down Sendromu Çocuklarda Kişisel ve Toplumsal Gelişim

Çocuğun çevresindekilerle ilk iletişimi ağlama yoluyla olmaktadır. Çalışmalar ilk yıla Down sendromlu bebeğin ağlamasının hem nicelik hem de nitelik açısından diğer çocuklardan farklı olduğunu, normal gelişim gösteren çocuklardan daha uzun ağladıklarını, daha fazla mızmızladıklarını ve daha az ses çıkardıklarını göstermektedir. Down sendromlu çocuklar altıncı aya kadar genellikle daha az ağladıkları için uslu bebekler olarak adlandırılabilmekte, bu da bebeğin yetişkinlerle daha az iletişime girmesine neden olmaktadır. Performansları oranında gecikmeli de olsa, normal gelişim gösteren çocukların yaptığı gibi Down sendromlu bebeklerde konuşulduğunda gülümseyerek ya da ses çıkararak yanıt vermekte, kucağa alınmak istediğini göstermekte, eğlenceli oyunlardan hoşlanmakta, diğer çocuklar gibi çevresinin dikkatini çekmek için bağırmaktadır. Yapılan çalışmalarda Down sendromlu çocuklarda görülen kalp hastalığı, kas gevşekliği gibi problemlerin , bu çocukları öz bakım becerilerini kazanmalarını olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Olanak tanındığında ve uygun eğitim verildiğinde bağımsız yaşam becerilerini kazanabildikleri ve yaşamlarını daha az bağımlı olarak sürdürmeyei başarabildikleri gözlenmiştir. Zihinsel engelli grup içinde Down sendromlu çocukların diğerlerine göre daha sosyal, mutlu, sevecen ve daha güler yüzlü oldukları bilinmektedir.

Down Sendromlu Çocukların Gelişim Özellikleri

Genellikle Down Sendromlu çocuklar neşeli, sempatik, sevecen, sosyal, canlı, mutlu ve çevresiyle iyi ilişkiler kurabilen çocuklar olarak tanımlanmakla birlikte, bu çocuklarda duygusal ve davranışsal problemlere de rastlanabilmektedir. Bu problemlerin normel gelişim gösterenlere göre daha fazla olduğu,buna karşın diğer nedenlerle zihinsel engelli tanıs almış gruplara göre daha az olduğu görülmektedir. Down sendromlularda dikkat toplam, problem çözme ile ilgili yetersizliklerin yanı sıra hiperaktivite, stereotip (davranışın tekrarlanması) gibi bazı promler davranışlara da rstlanmaktadır. Bu davranışlar erken çocukluk döneminde çıkmadan önce ya da yerleşmeden önce anne ve babaların uygun yaklaşımları ile engellenebilmekte ya da en aza indirilebilmektedir.

KAYNAKÇA:

Uzm. Dr. Gönül Kobal, Ankara Üniveristesi. Down Sendromlu çocukların Gelişimsel Özellikleri (Çoluk Çocuk Dergisi, sayı: 35)

Prof. Dr. Bülent Üstündağ, 47. Kromozom. Yeni Asya Yayınları, İstanbul (1994).

Ira Lott & Ernest E. McCoy. Down Sydrome, Advances in Medical Care. Willeyless Publication, New York (2000)

Ayrıca bu çalışmanın gerçekleşmesinde fikirlerinden yaralandığımız “Artı Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi Müdürü ve Çocuk Gelişimi Eğitimi Uzmanı Sayın Mustafa Ateş’e “teşekkür ederiz. Lütfen, Artı Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi’nin internet sayfasını ziyaret edin. www.artiozelegitim.com

]]>
https://www.bebek.com/down-sendromlu-cocuklarin-gelisim-ozellikleri/feed/ 0
Çocuklarda Gelişme Geriliği Aritmi Belirtisi Olabilir Mi? https://www.bebek.com/cocuklarda-gelisme-geriligi-aritmi-belirtisi-olabilir-mi/ https://www.bebek.com/cocuklarda-gelisme-geriligi-aritmi-belirtisi-olabilir-mi/#respond Mon, 29 Jan 2018 23:46:54 +0000 http://bebek.com/?p=1758 Kalp ritmi bozukluklarında kalp, ya çok hızlı atıyor ya da seyrek. Her iki durumda da kendini değişik belirtilerle ifade eden aritminin takip ve tedavi edilmesi şart! Aksi halde yaşam kalitesinde düşme, kalp fonksiyonlarında hasar ve kalp yetmezliği gibi birçok sorunun nedeni haline gelebiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi, Elektrofizyoloji Aritmi ve Kalp Pili Kliniği’nden Çocuk ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Çeliker’e çocuklarda görülen aritminin teşhis ve tedavi yöntemlerini sorduk.

Acıbadem Maslak Hastanesi, Elektrofizyoloji Aritmi ve Kalp Pili Kliniği’nden Çocuk ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Çeliker, ailelerinde ani ölüm ve bayılma öyküsü  olanlar başta olmak üzere, tüm anne ve babaların aritmi belirtilerine önem vermeleri gerektiğini belirtiyor.

Çocuk Hastalıkları Uzmanını Düzenli Olarak Ziyaret Etmek, Teşhisi Kolaylaştırıyor Mu?

Düzenli kontrollerde kalbin yavaş attığı fark edilebiliyor. Ancak ani atakla olan hızlı kalp atımları, doktor kontrolünde anlaşılmayabiliyor. Çünkü bu durum ani belirtiler gösteriyor ve atak, ancak muayene sırasında olursa fark ediliyor.

Çocuklarda Gelişme Geriliği Aritmi Belirtisi Olabilir Mi?

Çocuktaki Aritminin Fark Edilmemesi Hangi Sonuçları Doğuruyor?

Yavaş kalp atımları tedavi edilmezse, çocuk ani bayılmalar yaşıyor ve gelişme geriliği gösterebiliyor. Bu çocuklara kalıcı kalp pili takılması gerekiyor. Hızlı giden ritim bozukluklarında ise ataklar uzun sürerse, örneğin  8-10 saati geçerse kalp yetmezliği oluşabiliyor. Çarpıntı olduğu zaman kalp hızı 130-20’e kadar çıkabiliyor. Kalp hızıyla aylarca, hatta yıllarca yaşarsa kalbinde büyüme ve fonksiyon bozukluğu oluşuyor. Taşikardilerin bir diğer türü de kronik taşikardi. Örneğin, kalbi aslında dakikada 90 kez atması gereken bir çocuğun kalbi dakikada 130 atıyorsa, bu rakam çok yüksek görülmüyor. Çünkü çarpıntı olduğu zaman bu rakam 180-200’a kadar çıkabiliyor. Ancak, kronik taşikardide hasta 130 olan kalp atımıyla aylarca, hatta yıllarca yaşarsa kalbinde büyüme ve fonksiyon bozukluğu oluşuyor.

Anne-Babalar Çocuklarında Aritmi Olduğunu Nasıl Anlayabilir?

Kalbin yavaş atmasıyla ilgili ritim bozukluklarında; bayılma, büyüme geriliği ve gece idrar kaçırma görülüyor. Eğer ritim bozukluğu çarpıntı olarak geliyorsa, ataklar şeklinde ortaya çıkıyor. Atak olduğunda çocuk birden bire sararıyor, kusuyor, karnı ve göğsü ağrıyor, ani gelen terleme ile birlikte halsizlik hissediyor. Çok ciddi bir atakta bayılma da olabiliyor.

Aritmi Hangi Yaş Döneminde Daha Fazla Görülüyor?

En fazla ergenlik döneminde ortaya çıkan aritminin görülme sıklığı hem yaşla beraber artıyor, hem de çocuk şikâyetini daha rahat söyleyebildiği için hastalığın tanısı ergenlik çağında daha rahat konuyor.

Çocuklarda Gelişme Geriliği Aritmi Belirtisi Olabilir Mi?

Görülme Nedenleri Neler?

Çarpıntıya neden olan aritminin bilinen bir nedeni yok! Hastalığa anne karnındaki bir takım faktörler neden olabiliyor. Durum, anne karnındayken ya da çocuk doğduğunda anlaşılıyor. Eğer annenin diğer çocuklarında aritmi varsa, hamileliği sırasında mutlaka gerekli testleri yaptırması öneriliyor. Annede bağ dokusu hastalığı, özellikle lupus varsa, aritmisi olan bebek doğurma olasılığı yükseliyor. Ayrıca, genetik geçişli olan ve kalpte görülen iyon kanal hastalıklarında öldürücü ritim bozukluklarına rastlanabiliyor. Bu durum ailevi geçiş gösterdiği için çok dikkat etmek gerekiyor.

Aritminin Tanısı Nasıl Konuluyor?

Hızlı atımlardaki ataklarda EKG çekilmesi çok önemli. Çünkü atak bittiği zaman kalpte tamamen normal bir tablo oluşabiliyor. Bu durumda teşhis zorlaşıyor. Ayrıca 24 saatlik Holter EKG de tanı için kullanılan önemli bir başka yöntem. Holter EKG’de hastanın, vücuduna 24 saat taşıyacağı bir alet takılıyor ve bu sürenin sonunda bu aletin yaptığı kayıtlar inceleniyor.

Diğer yöntemler arasında efor testi ve şikâyetin nadir olarak ortaya çıktığı durumlarda uygulanan uzun süreli kaydediciler bulunuyor. 6 ayda bir ya da daha uzun sürede ortaya çıkan şikâyetleri tespit etmek için de cilt altına yerleştirilip 1-2 sene süreyle kalan cihazlar kullanılıyor. Bir başka yöntemde de burundan ve yemek borusundan girilerek çeşitli ölçümler yapılıyor.

 

Aritmi Çocuğu Nelerden Mahrum Bırakıyor?

Her türlü aritmide çocuğun hayat kalitesi düşüyor, tek başına sokağa çıkması ya da arkadaşlarıyla oynaması, bayılma ihtimali nedeniyle tehlikeli oluyor. Çocuk, tüm spor türlerinden mahrum kalıyor.  Çocuklarında yavaş kalp atımı rahatsızlığı olan bazı aileler “Pil takılmazsa ne olur?” diyorlar.  Eğer böyle bir rahatsızlığı olan çocuğa pil takılmazsa, çocuk hiçbir zaman hayatını normal olarak yaşayamıyor. Bu, psikolojik açıdan da çok fazla etkilenmesine neden oluyor. Zaten tedavilerin amacı yaşam kalitesini artırmak. Taşikardi için de aynı durum geçerli. Bu nedenle buluğ çağına gelen çocuklarda girişimin mutlaka yapılması öneriliyor.

Tedavilerin Ardından Çocuk Normal Yaşantısına Dönebiliyor Mu?

Kalp pili takılan ya da ilaç kullanan çocuklar kısa sürede normal yaşantısına dönebiliyor.

Aritminin Kesin Tedavisi Var Mı?

Kalp hızının yüksek seyrettiği ritim bozukluklarında iki tedavi seçeneği var. Bir tanesi ilaç kullanımı. Çarpıntının ne zaman geleceği belli olmadığı için her gün düzenli kullanılması gerekiyor. İkinci seçenek ise 1990’lı yıllardan beri kullanılan ve radyo frekans enerjisiyle uygulanan bir tedavi şekli. Bu tedavi şekline halk dilinde “yakma” deniliyor. Bir katater ile kasıktan girilerek kalpte çarpıntıya neden olan nokta bulunuyor, radyo frekans akımı verilerek yakılıyor. Tedavi ömür boyu kalıcı oluyor. Küçük çocuklarda hayatı tehdit eden bir durum yoksa, bu tedavi için genellikle 4-5 yaşını geçmesi bekleniyor. Operasyon 1,5 saat sürüyor. Benzer yöntemlerden biri olan  “Dondurarak yok etme”  tedavisi de son yıllarda gelişiyor. İyon kanal hastalıkları denilen genetik geçişli hastalıkta ise ilaç tedavisi uygulanıyor ve bazı durumlarda şok vererek çarpıntı engelleniyor. Yavaş atımlarda ise kalp pili kullanılıyor.

]]>
https://www.bebek.com/cocuklarda-gelisme-geriligi-aritmi-belirtisi-olabilir-mi/feed/ 0
Üstün Zekalı Çocuklarla Yaşamak https://www.bebek.com/ustun-zekali-cocuklarla-yasamak/ https://www.bebek.com/ustun-zekali-cocuklarla-yasamak/#respond Fri, 20 May 2016 00:00:00 +0000 https://bebek.com/?p=3108 Üstün zeka ile ilgili merak ettiklerinizi TÜZDER Başkanı Tunahan Coşkun açıklıyor.

Aileler çocuğunun üstün zekâlı olduğunu nasıl anlayabilir?

Ailelere göre çocukları genellikle zekidir. Çocuklarını akraba ya da komşu çocuklarıyla kıyaslarlar ve zamane çocuklarının çok akıllı, çok zeki veya üstün zekâlı olduklarından bahsederler. Ancak üstün zekâlı çocukların nüfus içerisindeki oranı yüzde 2 civarındadır. Yani rastgele 100 çocuk alırsak bunların arasında en iyi 2 çocuğa üstün zekâlı tanımı koyabiliriz. Dahi seviyesindeki çocuklarsa, 1000 içerisinden 1 çocuktur. Üstün zekâlı veya dâhinin tanılanması; aile görüşmesi, öğretmeniyle yapılan görüşmeler, çocuğun gözlemlenmesi ve en nihayetinde zekâ testleriyle konulabilir. Zekâ testleri de 2 yaşından başlamakla beraber daha çok 4- 5 yaşlarında yapılarak böyle bir tanı konulabilir. Bizim tavsiyemiz okula başlamadan önce bütün çocuklara, zekâ ve yetenek testlerinin yapılması ki tanılamaları olabilsin.
Bebeklikten itibaren belirtiler ortaya çıkmaya başlar, ama altını çizerek söylüyorum bunlar belirtidir. Tanı az önce bahsettiğim kriterlere göre konulabilir. Üstün zekâlı çocuklar, genellikle bünyeleri hassas bireylerdir. Duygusal yapıya sahiptirler, yani battaniyelerinin rahatsız edici olmaması veya altını doldurduğu zaman, tuvalet ihtiyacını yaptığında hemen onun değiştirilmesi gerekir. Çünkü sinir uçları çok daha gelişmiştir. Nöronları ve snaptik bağları fazla gelişmiş olduğu için, vücudundaki diğer sinirsel bağlara etki eder. Hassas bir bünyeye sahiptirler. İdeal bir ortam oluşturmanız gerekir. Hatta hep bahsedilir bu elbiselerin arkasındaki pullardan, yaka kartlarından rahatsız olurlar. Bunlar belirtidir tabi, aynı zamanda bu belirtileri taşıyan her çocuk üstündür ya da her üstün çocuk bu belirtileri kesin taşır diyemeyiz. Erken konuşmaya başlaması, erken yürümesi, akranlarına nazaran daha nitelikli olması. ‘Büyümüş de küçülmüş’ tabiri biraz bu çocuklara uyar.
Şöyle bir misal vereyim, biz burada daha küçük yaşta çocuklarla konuşurken, bir beyefendi ya da hanımefendi gibi konuşanlara şahit oluyoruz. Mesela bir hediye veriyoruz, 3-4 yaşındaki çocuk “Niçin zahmet ettiniz?”, “Ne gerek vardı?” gibi cevaplar verebiliyor. Daha olgun bir görüntü sergilerler. Kelime hazneleri yaşıtlarından çok daha ileri olabilir. Yani bu yaşta, bu kavramı bilmemesi gerekir dediğiniz çocuk, o kavramlardan bahsediyor olabilir. Sosyal hadiselere duyarlıdır. Bir yerdeki heyelan, sel, depreme ilgi duyabilir ve bunun için ben ne yapabilirim sorusunu ev ortamında paylaşır.
Yetişkinlerin tutarsızlığı, onların çok daha fazla gözüne çarpar. Bir avukat gibidir; annenin, babanın ya da öğretmenin hatırlamak istemediklerini gözüne soka soka hatırlatır. “Sen böyle demiştin, ama böyle yapıyorsun.” şeklinde. Bunlar belirtilerden bazılarıdır. Daha 6-8 aylıkken konuşmaya başlayan çocuklarımız olabiliyor. Yine 1,5-2 yaşında okumaya geçen çocuklar olabiliyor. Bunun gibi çok ciddi bir bulgu varsa erken yaşta bir zekâ yetenek testi yaptırmalarını tavsiye ederiz ama bunun dışında 3,5-4 yaşında böyle bir test uygundur.
TÜZDER olarak üstün zekâlı öğrencilerin tespiti ve gelişimi ile normal öğrencilerin gelişim düzeyleri hakkında testler gerçekleştiriyoruz. Testler, uzman psikologlarımız tarafından profesyonel şekilde uygulanıyor. Çocukların başarısında zekânın yeri olduğu kadar; özgüven, kararlılık, ahlaki değerler, insan ilişkileri, motivasyon gibi sosyal, duygusal ve ruhsal gelişimin de önemli bir yeri bulunuyor. Bu nedenle biz, BBT (Bireyi Bütünüyle Tanıma) adını verdiğimiz bir program yürütüyoruz. Bu program, çocukların zekâ seviyelerini tespit etmenin yanı sıra onları tüm yönleriyle değerlendirerek zihinsel, fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal yönlerini tanımayı, bu sürece aileleri de dahil ederek konuyla ilgili farkındalıklarını artırmayı ve aileleri yapılması gerekenler konusunda bilinçlendirmeyi hedefliyor. Bu sayede her yönden taraması yapılan çocuğun gelişimsel süreci bütüncül bir şekilde değerlendirilebiliyor. Varsa herhangi bir sorun erkenden tespit ediliyor ve çözüme ulaşılabiliyor.

 Çocuğunuz üstün zekâlı ise neler yapmalısınız?

Üstün zekâlı çocukların eğitiminde özellikle farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş eğitim programları etkili sonuçlar vermektedir. Fakat bu da eğitim kurumlarının yapması gereken çalışmalardır. Eğer çocuğun üstün özellikleri olduğu biliniyorsa; gidilen okulda bu konuda yönetici, rehber öğretmen ve uzmanla görüşerek ortak bir anlayışın oluşması sağlanabilir. Kurumsal eğitimin dışında ev ortamında da yapılması gerekenlerden söz etmek gerekir.
Üstün zekâlı çocuğu olan ailelerin yapması gerekenlerden bazıları şunlardır:
  • Sağlıklı, güçlü ve zengin bir iletişim diliyle konuşmak.
  • Mümkün olduğunca akran zenginliği imkânı vermek, yani kendisi gibi farklı gelişim özellikleri taşıyan başka akranlarıyla eğitim ve sosyal ortamlarında bir arada bulunmalarını sağlamak. Özellikle çocukları üstünlere yönelik eğitim veren bir okulda değilse.
  • Resim, müzik, spor gibi alanlarda çocuğun özel ilgi alanlarını saptayarak, çeşitli deneyimler kazanmalarını sağlamak.
  • Çocuğun ilgi alanına giren çeşitli konularda birlikte düşünce alışverişi yapmak ve araştırmak.
  • Zihninde geliştirdiği projelerle ilgili çalışma imkânı sunmak.
  • Mantık bulmacaları, strateji ve akıl oyunları gibi ilgi çekici zihinsel aktiviteler yapmasını sağlamak.
  • Günlük olaylar hakkında paylaşımlarda bulunmak.
  • Dikkat oyunları, bellek oyunları, eşleştirme vb. gibi oyunlar oynamak.

Üstün zekâlı bir çocukta nelere dikkat edilmeli?

Toplumda, üstün zekâlı çocuklar ‘sorunlu çocuk’ olarak algılanabilmekte. Çoğu literatürde zekâyı, ‘çevreye uyum sağlama yeteneği’, ‘problem çözme yeteneği’ diye tanımlayıp bu çocukların uyumsuz ve sorunlu olduğunu düşünmek kendi içinde bir hayli çelişkili görünmektedir. Burada kritik nokta şu; elbette ki üstün zekâlı çocukların da davranış sorunları olabilir. Fakat bu durum, onların genelde sorunlu olduğu şeklinde değerlendirilemez. Üstün özellikleri olan çocuklardaki en büyük risk, kendi üstünlüklerini öğrendiklerinde benlik algılarının bundan olumsuz etkilenmesidir. ‘Ben üstünüm’ algısı yerleştiğinde, diğer çocukları doğrudan ya da dolaylı olarak beğenmeme, aşağılama herhangi bir mesaj vermeleri doğru değildir. Çocuklara yaklaşımda eğer çocuk bu özel durumunun farkında değilse gündeme getirmemek eğer farkındaysa da “Evet, sen kolay algılıyorsun aynı arkadaşın Ayşe’nin güzel resim yaptığı, arkadaşın Mehmet’in de çok güzel basket oynadığı ya da şiir yazdığı gibi…” ifadeleriyle çocuğun becerisini kabul edici ama başka insanlardan ayrımlaştırmayıcı mesajlar vermek gerekir.

Üstün zekâlı çocuklara nasıl davranılmalı?

Üstün zekâlı çocuklar; sevgiye, güvene ve başkaları tarafından anlaşılmaya, yeteneklerinin ve üstün zekâsının farkına varılmasına, sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir arkadaş grubuna, potansiyellerinin ortaya çıkacağı ve kendilerini gösterebilecekleri akademik ortamlara, tıpkı yaşıtları gibi kendisinin de bir çocuk olduğunun bilinmesine, kendilerini en iyi şekilde anlayan, destekleyen öğretmenlere ve ebeveynlere, kendi kararlarını almalarına fırsat tanınmasına, hobilerine ve çok yönlü ilgilerine uygun zenginleştirilmiş ortamlara, teşvik ve takdir edilmeye ihtiyaç duyarlar. Eğer aile, çocuğun mevcut kapasitesinin açığa çıkarılması ve yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde bilinçli bir tutum içinde olursa hem bireysel hem de toplumsal açıdan önemli bir kayıp olmayacaktır.

Üstün zekâlı çocukların geleceği nasıl planlanır?

Üstün zekâlı çocuklara verilecek olan farklılaştırılmış eğitim, bu çocukların gelişimini ve bireysel başarısını en üst düzeye çıkarmayı hedefler. Üstün yetenekliler kapasitelerine uygun eğitim almalıdırlar. Bu olmadığı takdirde hem bu yeteneklerinin körelmesine hem de psikolojik olarak sıkıntıya düşmelerine neden olabilir. Birçok üstün zekâlı çocuk, hiç ders çalışmadan normal bir sınıfta okutulan konuları rahatça anlayabilir. Bunun için ders çalışma alışkanlığı edinemezler. Bu da ilerideki akademik başarılarını olumsuz etkiler. Bu çocuklar fark edilmedikleri ya da yeterince destek görmedikleri zaman olumsuz davranışlarıyla dikkat çekmeye çalışırlar. Üstün yetenekli çocuk tespit edildiği takdirde öğretmeni daha zengin bir öğretim imkânı sunmalıdır.
TÜZDER olarak biz, öğrencileri uzman eğitmenlerle buluşturan bir eğitim yuvası olarak faaliyet gösteriyoruz. Üstün zekâlı çocuklara eğitim vermek üzere geliştirdiğimiz ve en önemli projelerimiz arasında yer alan Dahi Park projesi, geniş kapsamı ve içeriğiyle Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor. Dahi Park; okul öncesi, ilkokul ve ortaokul düzeyindeki öğrencilere eğitim veriyor. Eğitimler, üstün zekâlı çocukların gelişimlerini sağlamak üzere, özel olarak hazırlanan atölyelerde, uzman eğitimciler tarafından gerçekleştiriliyor. Çocukları işlenen derse motive edecek şekilde tasarlanarak dekore edilen atölyelerde, üstün zekâlı çocukların yalnızca zihinsel değil fiziksel, duygusal, sosyal ve ruhsal alanlarda geliştirilmesi de hedefleniyor. Teknolojinin tüm olanakları çocukların eğitiminde kullanılırken eğitimde de tamamen bilimsel metotlar uygulanıyor. Böylece kültür, bilim ve sanat alanında olağanüstü bir eğitim alan üstün zekâlı çocuklar, kendilerini keşfedebilme ayrıcalığını yaşıyor. Ayrıca bu sistemde çocuklar, gerçekleştirdikleri uygulamalarla eğitim sürecinde tamamen aktif oldukları için teorik bilgilerin ötesine geçerek yaratıcılıklarını ortaya koyuyor. Evlerde de doğru yöntemlerle geliştirilebilmeleri için eğitim aldıkları süre boyunca çocukların ailelerine de periyodik olarak ücretsiz eğitim sağlıyoruz. Atölyelerin sonunda öğrencilere “Katılım Sertifikası” veriyoruz.

Ebeveynlere düşen görevler nelerdir?

Hayal kurmak bu çocuklar için çok önemlidir. Mimar Sinan’ı Mimar Sinan yapan, ünlü hatipleri hatip yapan, hayal güçlerinin ve düşünce yapılarının çok zengin olmasıdır. Biz çocuklardan hayal kurmalarını isterken, bazen anne babalar hataya düşüp gerçekçi olmalarını istiyorlar. Rasyonel olmalarını, realist olmalarını, ayaklarının yere basmasını istiyorlar. “Eski köye yeni âdet getirme!”, “Hayal kurma!”, “Bulutların üstünde uçma!”, “İcat çıkarma!” diyorlar. Öncelikle bu kalıplardan kurtulmamız lazım.
Çocukların sorularına da hazır cevap vermektense, mümkün olduğunca sorularının cevaplarını kendilerinin bulmasını sağlamalılar. Yani biri bize topu attıysa, topu tutmak zorunda değiliz. Biz bunu pas edelim. Mesela çocuk bir soru sorduysa, “Sen olsaydın ne yapardın, bir düşün bakalım belki bulursun.” gibi ipuçlarıyla yönlendirerek sorduğu soruyu kendisinin cevaplamasını sağlayabilirsek, ona beyin jimnastiği yaptırmış oluruz. ‘Armut piş, ağzıma düş!’, mantığıyla büyütülen, bir dediği iki edilmeyen, her istediği önüne sunulan çocukların hem maddi gelişimleri hem zekâ gelişimleri kısır kalacaktır.
Biz, evlerde de doğru yöntemlerle geliştirilebilmeleri için üstün zekâlı öğrencilerimizin ailelerine de “Evde TÜZDER Atölyesi” vb. ebeveyn eğitim programları uyguluyoruz. Dahi Park’ta eğitim aldıkları süre boyunca bir takım eğitimleri de periyodik olarak ücretsiz bir şekilde sağlıyoruz.
Bebeklerde 3-4 yaş ile ilgili içerikler için tıklayın! https://www.bebek.com/3-4-yas/
]]>
https://www.bebek.com/ustun-zekali-cocuklarla-yasamak/feed/ 0
Sinirli Çocuklar İçin Öneriler https://www.bebek.com/sinirli-cocuklar-icin-oneriler/ https://www.bebek.com/sinirli-cocuklar-icin-oneriler/#respond Tue, 29 Jul 2014 00:00:00 +0000 https://bebek.com/?p=2064  

Sinirli çocuklar için öneriler ve yapılması gerekenler:

Çocuğunuzla beraber parka gittiniz, çocuğunuz parktaki oyuncaklarla oynarken siz de kitabınızı okumaya başladınız ve bir süre sonra birden çocuğunuzun çığlığını duyup kafanızı kaldırdınız, çocuğunuz yine çok sinirlenmiş adeta sinir krizi geçiriyor. Oyun arkadaşlarına tekmeler atıyor, hoş olmayan sözler söylüyor ve ağlıyor. Ne yapardınız? İşte anne ve babaların çaresiz kaldığı an. Herkes size bakarken nasıl müdahale etmeniz gerektiğini bile bilmediğiniz böyle anlarda ne yapmanız gerektiğinizi sizler için araştırdık ve bazı öneriler derledik. Peki böyle anlarda neler yapabilirsiniz bir bakalım…

İlk olarak anne ve babalar çocuklarında olan sinir krizinin nedenini net bir biçimde anlamalı ve müdahalelerini ona göre şekillendirmemeliler. Yapılan birçok çalışmaya göre çocuğun yaşayabileceği sinir krizleri üç tipte olabilir: Manipulatif tip , sözel tip ve kişiliksel tip.

Manipulatif tipe göre çocuklar ilgi çekmek için sinir krizi geçirir ve saldırgan davranışa yönelirler. Çocuk saldırganlaşmaya başlayınca etrafındaki yetişkinlerden daha çok ilgi elde edeceğini düşünür ve bu ilgi ile istediğini yaptırabileceğini kurgulayıp bu durumu kullanır ve sık sık saldırgan davranış gösterir. Bu tip sorunlarla başa çıkmanın en önemli anahtarını uzmanlar “umursamamak” olarak gösteriyor. Örneğin çocuğunuz kardeşi ile oynarken bir anda saldırgan tavırlar göstermeye (kardeşini tekmelemek ya da onu dövmek, ısırmak gibi) başlarsa, böyle bir durumda yapmanız gereken şey olaya müdahale ederken saldırgan davranışı gösteren çocuğunuzla ilgilenmemek, onun yerine saldırgan davranışa maruz kalan diğer çocuğunuza bütün ilginizi vermek ve onun o anki duygularını anlamaya çalışmaktır. Böylece saldırgan davranışı gösteren çocuğunuz bu davranışı uyguladığında gördüğü muameleden hoşlanmayacak ve zamanla bu davranışını sonlandıracaktır.

Sözel tipe göre ise çocuk ne istediğini bilir ancak bunu ifade edebilecek düzeyde sözel kapasiteye sahip olmadığı için kriz yaşar. Böyle bir durumda çocuğu umursamamak ona çok fazla zarar verir, bu nedenle çocuğu anlamaya çalışmak ve duygularını ifade etmesine yardımcı olmak çok önemli.

Üçüncü tip kriz ise çocuğun karakteri ile yakından ilgilidir. Çocuk kendini ifade edemediği anlarda kriz geçirir. Bu tip çocuklar okulda ve diğer sosyal ortamlarda oldukça sorun yaşarlar. Çocuk sinirlendiğinde kontrolünü kaybeder, etrafına şiddetli biçimde zarar vermeye başlar. Böyle bir kriz çocukla iletişime geçmek oldukça zordur bu nedenle müdahale ederken anne ve babalar çok dikkatli ve sabırlı olmalıdırlar.

Neler Yapılabilir?

● öncelikle derin nefes alın ve sakin kalmaya çalışın
● çocuğunuzun derin nefes almasını sağlayın
● çocuğunuza sarılın ve onu sevdiğinizi ona hissettirin
● çocuğunuzun sinirlendiği anladığınızı ona ifade edin
● çocuğunuzu duygularını ifade etmesi için cesaretlendirin
● alternatif çözümler üretin ve çocuğunuza seçenekler sunun
● çocuğunuzun ilgisini başka noktalara çekmeye çalışın, örneğin bir kitaba ya da bir oyuncağa gibi
● çocuğunuzu ortamdan uzaklaştırın ve onu sakinleştirebilecek bir çözüm bulun, örneğin sıcak bir süt içmesini ya da battaniyesine sarılıp bir yerde oturmasını sağlayabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynaklar:

Books to Read and Discuss with Children Crary. Dealing with Feeling Series: I’m Mad and I’m Frustrated. Parenting Press, 1992. 800 992-6657. (Two paperback books for ages 3 to 6.)

Preston. The Temper Tantrum Book. Viking, 1969. (Humorous book for toddlers and preschoolers.)

Beekman and Holmes. Battles, Hassles, Tantrums & Tears: Strategies for Coping with Conflict and Keeping Peace at Home. Hearst Books, 1993. (Chapter 1,3, and 11 deal with analysis and suggestions for helping children deal constructively with anger.)

Chess and Thomas. Know Your Child. Basic Books, 1987. (Landmark thirty year New York Longitudinal Study of children with specific temperamental characteristics.)

Eastman and Rozen. Taming the Dragon in Your Child: Solutions for Breaking the Cycle of Family Anger, From Toddler to Teen. John Wiley & sons, 1994. ( A little heavy on behavior mod, and I don’t recommend using food as a reward, but lots of good analysis and ideas.)

Kurcinka. Raising Your Spirited Child: A Guide for Parents Whose Child Is More Intense, Sensitive, Perceptive, Persistent, Energetic. Harper Perennial, 1991. ( A positive approach for dealing with children who are often labeled as “difficult”.)

McKay, etc. al. When Anger Hurts Your Kids: A Parent’s Guide. New Harbinger Publications, Inc., 1992. (Analysis of family anger problems, beliefs about anger, and coping techniques for parents.)

Samalin and Whitney. Love and Anger: The Parental Dilemma. Penguin Books, 1991. (Identifies hidden sparks that generate frustration and fury in even the most well-meaning parents, offering positive alternative techniques.)

İDİL SEDA AK

 

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]Bebek gelişimi ile ilgili içerikler için tıklayın! https://www.bebek.com/bebek-gelisimi/ 👶[/box]

]]>
https://www.bebek.com/sinirli-cocuklar-icin-oneriler/feed/ 0