Jinekolojik Kanserlere Radikal Cerrahi Müdahele

Kadın sağlığını tehdit eden en ciddi sağlık sorunlarının başında, kadının üreme organlarından kaynaklanan jinekolojik kanserler geliyor. Halk arasında rahim ağzı kanseri olarak bilinen “serviks kanseri’, rahmin iç tabakasından kaynaklanan rahim kanseri ve yumurtalık kanseri olarak bilinen “over kanseri” en sık görülen jinekolojik kanserler. Ayrıca çok nadir görülen vulva-vajen kanseri ve trofoblastik tümörler de jinekolojik kanserler arasında sayılıyor.
Tüm kanserler içinde jinekolojik kanserlerin görülme oranı giderek artıyor. Kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen kanser türü, rahim ağzı kanseri. Bu yıl tüm dünyada 500 bin yeni rahim ağzı kanseri vakasının teşhis edilmesi bekleniyor. Özellikle rahim ağzı kanserinde ülkelerin refah seviyesi ve gelişmişlik düzeyi son derece önemli. Rahim ağzı kanseri gelişmiş ülke kadınlarında daha az görülüyor, ancak gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlarda hem sıklığı hem ölüm oranları daha fazla. Bunun da nedeni, modern toplumlarda düzenli yapılan jinekolojik muayeneler sırasında alınan rahim ağzı sürüntüsü ile rahim ağzı kanserinin erken evrede teşhis edilerek tedaviye başlanması.

Rahim Ve Rahim Ağzı Kanserleri

Rahim ağzı kanserinde baş sorumlunun Human Papilloma Virus denilen HPV olarak belirlendiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Güçer, rahim ağzı kanserinin oluşması için tek başına bu virüsün yeterli olmadığını vurguluyor. HPV enfeksiyonunun yanı sıra vitaminlerden fakir beslenme, sigara içme ve obezitenin de rahim ağzı kanserinin oluşumunda önemli etkileri bulunuyor. Çok farklı tipleri olan HPV’nin özellikle bazı tiplerinin kansere neden olduğunu ifade eden Doç. Dr. Güçer, “HPV’nin birkaç tipi ile enfekte olmak kansere gidişi hızlandırır. Bunun yanı sıra korunmasız cinsel ilişki, çok eşli yaşam, cinsel yaşamın erken başlaması, A ve C vitaminleri eksikliği ve bağışıklık sisteminin baskılanması rahim ağzı kanserini hazırlayan nedenler” diyor.
Rahim ağzı kanserinin kendine özgü bir belirtisi olmadığını belirten Doç. Dr. Güçer, bununla birlikte ‘sıra dışı akıntı’ olarak tanımlanan ve bazen kanlı et suyu tarzında, bazen de cinsel ilişki sonrasındaki akıntı veya kan gelmesinin rahim ağzı kanserinden şüphelenilmesi gerektirdiğini söyleyerek, “Hastalığın ilerlediği durumlarda tümörün yayılımına bağlı olarak, kasık ağrısı, bacakta şişme, idrarda kanama veya kabız olunan dönemlerde kanama, kötü kokulu sürekli bir vajinal akıntı rahim ağzı kanserini düşündüren semptomlardır. Fakat bunlar yine rahim ağzı kanserinin belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra ortaya çıkan belirtilerdir. Bu belirtiler tümörün ‘evre 1b’ dediğimiz döneminde ortaya çıkar. Oysa amacımız tümörleri evre 1b’den yani 4 cm çapına ulaşmadan teşhis etmek ve tedavisine başlamak” diye konuşuyor.
Menopoz döneminde veya hemen sonrasında ise rahim kanseri sıklığının arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Güçer, özellikle fazla kilolu kadınlarda, diyabeti ve hipertansiyonu olan kadınlarda rahim kanserinin daha fazla görüldüğünü belirterek, “Burada hayvansal gıdaların alınması da en önemli nedenlerden biri olarak kabul ediliyor. Çünkü kilolu olan kadınların vücutlarında, androjen hormonunun östrojene dönüşümü çok daha fazla. Bu da rahim kanserinin en önemli nedenlerinden biri olan östrojen fazlalığına neden oluyor. Rakamsal olarak bakıldığında 2007 yılında ABD’de yeni teşhis edilecek olan rahim kanseri vakası yaklaşık 47 bin olması bekleniyor” diyor.
Rahim kanserinin menopoz ve menopoz dönemi sonrası kadınlar için risk oluşturmasına karşın, 40 yaş altı kadınların bu anlamda kendilerini çok da fazla güvencede hissetmemesi gerektiğini belirten ve belirtiler ortaya çıktığında hekime başvurmalarını öneren Doç. Dr. Fatih Güçer, “Unutulmamalıdır ki, tüm rahim kanserlerinin yüzde 5’i 40 yaşın altında görünüyor. Bu nedenle 40 yaş altındaki kadınların da dikkatli olması gerekiyor. Rahim kanseri hastalarının bize gelmesine neden olan semptom, menopoza geçiş sürecinde düzensiz adet kanamaları ya da menopozdan sonra hiç adet kanaması beklemiyorken kanamaya başlamasıdır. Hastaların yüzde 70-80’ i düzensiz kanama şikayeti ile geliyorlar. Bunun dışında menopoza girerken ya da menopoz sonrası dönemde bazı hastalar gizli bir akıntıdan söz ediyorlar. Bunun nedeni tümör rahim içinde büyümeye devam ederken, olaya bir enfeksiyonun eklenerek akıntıya sebep olması. Bu da rahim kanserinin belirtileri arasında yer alıyor. Rahim kanseri ilk olarak akciğere metastaz yapıyor. Bu nedenle çok nadiren, tesadüfen bir akciğer grafisi çekildiğinde orada bir kitle görülüp araştırılması sonucunda da, tanı konulabiliyor” diyor.

Yumurtalık Kanseri

Jinekolojik kanserler içinde en sinsi seyredeni ve hastanın hekime ileri evrede başvurması nedeniyle tedavi başarısı daha düşük olanı yumurtalık kanseri. Yumurtalık kanseri çoğunlukla menopoz sonrasında gözükmesine rağmen, daha genç kadınlarda da gelişebiliyor. Yüzde 70 oranında ‘evre üç’ denilen dönemde belirti vermeye başlıyor. Bu da gerek cerrahi tedaviyi gerekse, ameliyat sonrası tedavileri daha zor hale getiriyor; dolayısıyla hastanın geri kalan yaşamının biraz daha azalmasına neden oluyor. Yumurtalık kanserinin çok spesifik belirtisi olmadığını ifade eden Doç. Dr. Güçer, “Genelde karında şişlik, adet gören bayanlarda adet düzensizliği, ağrı, kabızlık ve karın çevresinde genişleme yumurtalık kanserinin semptomları arasında sayılabilir. Bu semptomlar üçüncü evrede ortaya çıkıyor. Çünkü bu dönemde hastaların karnında asit dediğimiz bir sıvı birikimi oluyor. Bu sıvı birikimi hastanın karın çevresinin genişlemesine, hastanın daha önce giydiği kıyafetlerin üzerine olamamasına sebep oluyor. Hasta çoğunlukla karnında şişlik ve hazımsızlık problemi ile doktora gidiyor, karnındaki yaygın sıvının araştırılması sonucu kanser teşhisi konuluyor”

 

Hamilelikte sağlık ile ilgili içerikler için tıklayın! https://www.bebek.com/hamilelikte-saglik/

Post navigation

Bir yanıt yazın